Page 525 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 525
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 259
9. ÜNİTE > Mülakat/Röportaj Kazanım A.4.12: Metni yorumlar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Mülakatları Yorumlama 35 dk.
Metni eleştirel bir bakış açısıyla yorumlayabilmek. Metindeki açık ve örtük iletileri yorumlayabilmek. Metni
Amacı Bireysel
yorumlarken günlük hayatla bağlantı kurabilmek.
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Sait Faik’le Görüşme
Akşamüstleri tünelden Taksim’e doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü,
yüzü kederli, ama müthiş kederli -yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kal-
mıştır-, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın bu Beyoğlu kalabalığı
içinde bir hâli vardır ki (daha doğrusu her hâli) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğu-
nu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kimse de bilmez… Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin
okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık… Bu adamın üstünden başından da
yalnızlık akar. Bir de bu adama, Kadıköy İskelesi’nin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri,
çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız. Bu adam hikâyeci Sait Faik’tir.”
Bir gün, aklımda kaldığına göre bir pırıl pırıl cam gibi parlayan sonbahar sabahıydı, Sait Faik’e Kadıköy
İskelesi’nin kanepelerinde rastladım.
Yaşar Kemal: Ne var ne yok Sait? Hikâye yazıyor musun?
Sait Faik: Yok, yaşıyorum.
Hüzünlü, ılık, insan sevgisi dolu hikâyelerini Sait yazmaz, yaşar. Sait bir dertli, kötülüklerden, aşağılık-
lardan, dünyadaki cümle bayağılıklardan, kirden iğrenen bir âdemoğludur. O daima iyiliği söylemiştir.
Dünyaca ün almış Mark Twain (Mark Tveyn) cemiyetinin fahri üyeliğini aldığını duyunca, bu iş için
Sait’in ne diyeceğini öğrenmek için aradım. O gün öğleden sonra İstiklal Caddesi’ndeki kaldırımdan
gittim geldim. Sonra Kadıköy İskelesi’ne uğradım, orada da yoktu. Sait anacığı ile birlikte Burgaz Ada-
sı’nda oturur, bindim vapura ikinci gün oraya gittim. Anası Sait’in aynı gün İstanbul’a indiğini söyledi.
İstanbul’da, tarif ettiğim kaldırımda ona rastladım. Gene dalgın, sinirliydi. Yüzünden düşen bin parça
olur derler ya, öyleydi.
“Bu iş için ne dersin?” diyecektim, korktum.
Yaşar Kemal: Bak Sait biliyorsun ki ben röportaj yaparım.
Sait Faik: Sonra?
Yaşar Kemal: Söyle.
Sait beni kırmadı. Teşekkür ederim.
Ben sual sormadan o başladı:
Sait Faik: Bana, “Mark Twain Cemiyeti” fahri üyeliği verildi, dünya edebiyatına ettiğim hizmetten ötü-
rü. Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya edebiyatına hizmet filan etmediğimi söylemeye ne hacet. Bu,
üyelik verilebilmesi için uydurulmuş nazik bir sebeptir sanırım.
Yaşar Kemal: Senden önce bu cemiyetin Türkiye’den ilk üyesi Atatürk’müş…
Sait Faik: Evet, bu üyelikten dolayı biliyorum. Beni sevindiren de işte bu. Atatürk’ten sonra, benim üye
olmam, benim için ne büyük bir şereftir. Bir milletin yetiştirdiği en büyük çocuğu ile, o milletin kendi
hâlinde bir küçük hikâyecisinin Amerika’da bir cemiyette buluşmaları küçük hikâyeci için ne bulunmaz
şerefli bir fırsattır. Demokrasi de zaten böyle olur memnunsam, bu yüzdendir.
Yaşar Kemal: Politika…
Sait Faik: Karışmam.
Yaşar Kemal: Peki, seni bu cemiyete ne sebepten, hangi eserin için üye seçtiler?
Sait Faik: En büyük devlet adamlarının, başkanların ve başbakanların fahri veya asli üye oldukları bir
cemiyete beni de seçmenin amacı nedir diye düşündüm, şunu buldum: Demek ki şimdiden sonra dün-
523