Page 71 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 71
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 33
2. ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.1: Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Sözcükte Anlam 25 dk.
Kelime ve kelime gruplarının anlamını metindeki bağlamından hareketle tahmin edip kelimelerle ilgili yorum
Amacı Bireysel
yapabilmek.
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Bilek Saati
(…)
O gün, Niyazi, çok bahtiyar oldu. Öğle yemeği yetişinceye kadar mutfakta annesine yardım etti. Sonra
Vahit’le oynamaya başladı. Vahit, hediye getirilen oyuncakların bir kısmını kutuya doldurmuş, getir-
mişti. Bunlardan bir tanesi Niyazi’yi ağlatacak kadar mahzun ediyordu:
Küçük bir bilek saati. Niyazi, dünyada saatleri sevdiği kadar bir şeyi sevmezdi. Alışverişe gittiği zaman
saatçi dükkânlarının önünde durur, derin hasretlerle saatleri seyrederdi, sünnet olacağı günü düşünür-
ken duyduğu kederden küçük bir saate sahip olmak ümidiyle müteselli oluyordu. Fakat bir sene evvel
sünnet olduğu vakit ona saat getiren olmamıştı. Yukarı odada Vahit’le oynarken aklına bir şey geldi.
O sabah babası, bilek saatini çiçekliğin içinde unutmuştu. Kapıyı kilitledi, büyük bir heyecan ile saati
alarak bileğine bağladı. Fakat ne yazık ki odada Vahit’ten başka bunu gören yoktu. Nihayet mukavemet
edemedi:
-“Haydi! Vahit, seninle çınarlığa, gezmeğe gidelim.” dedi. “İkimiz de saatli, ne güzel olur.” Bileğinde
saatle sokakta yürürken boyunu biraz daha büyümüş zannediyor, saatini göstermek için yemişçilerin
önünde durup fındık, çekirdek, kuru üzüm alıyordu. Bir zaman, çınarlıkta gezdiler. Sonra çayın birkaç
gün evvelki yağmurlarla büyümüş sularını seyretmek için küçük tahta köprünün üstüne çıktılar. Sula-
rın getirdiği dal parçalarını tutmakla eğlenirlerken Kurşunlu Cami’sinde ezan okunduğunu işittiler. Va-
hit, saatine baktı. Niyazi de baktı. Galiba saat durmuştu. Bileğini kulağına götürdü. İşitmek kabil değil...
O vakit saati kayış muhafazasından çıkardı. Fakat ne oldu, nasıl oldu? Saat, parmaklarının arasından
kayarak suya düştü. Niyazi, kendini çaya atmak ister gibi feryat etti. Vahit koluna yapıştı:
-“Dur Niyazi, ağaç değil ki su götürsün... Bak dibinde durup duruyor. Çıkarırız...” dedi. Filhakika, saat,
suyun dibinde duruyordu. Fakat bir türlü çıkarmaya imkân bulamadılar. Vahit, Niyazi’yi teselli etti:
-“Ağlama Niyazi. Ben, bu gece ağabeyime söylerim. O, yarın sabah erken erken gelir... Çıkarır, nereye
kaybolacak buradan?” dedi. Suların cazibesine kapılmış gibi duran Niyazi’yi sürüye sürüye eve götürdü.
Allah’tan o gece Muharrem Efendi keyifli geldi. Fakat aksi olacak, yemekten sonra saatin kaybolduğunu
fark etti.
(…)
(Muharrem Efendi, saatinin kaybolduğunu anlayınca çok sinirlenir ve uyumakta olan Niyazi’nin oda-
sının kapısına doğru tehditler savurarak, bağırarak gider. Niyazi bağırtıları duyunca odasının pencere-
sinden atlayıp kaçar. Muharrem Efendi odanın kapısını açınca Niyazi’nin olmadığını, pencerenin açık
olduğunu görür. Niyazi korkuyla saati almak için çayın soğuk suyuna atlamış ve boğulmak üzereyken
birileri tarafından bulunmuştur.)
Hemen odaya ateş yaktılar, ıhlamurlar kaynattılar. Anası çamaşır değiştirirken ellerinden birinin kilit
gibi kapalı olduğunu gördü... Zorlaya zorlaya yumruğunu açtılar, içinden babasının mineli küçük saati
çıktı. Çok uğraştılar, dünya kadar hekim, ilaç parası verdiler... Kâr etmedi.
(…)
Reşat Nuri Güntekin, Sönmüş Yıldızlar
69