Page 75 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 75

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11            35

             2. ÜNİTE > Hikâye             Kazanım A.2.2: Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                      Hikâye Türünün Gelişimi                          35 dk.

             Amacı     Hikâye türünün ortaya çıkışını ve yazıldığı dönem ile ilişkisini tespit edebilmek.  Bireysel
              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
                                                Menevşeler Ölmemeli
             (…)
             Akşam oluyordu. Şehir, donan bu şeyler arasında ışıklarını yakmış, bilmediği bir geceye hazırlanıyordu.
             Geniş bir kaldırım üstünde gidip gelen insanların içinde bir kişi kara benziyordu. Ötekiler, kendile-
             rinden olmayan bu adamın farkında bile değillerdi. Gidişlerinde kendileri, gelişlerinde yine kendileri
             vardı.
             Bu dört yol ağzında gelip geçenler azalmıştı, bir ses durdurdu onu bu defa. Cılız, korkak, küçük bir
             ses… Ama cılızlığına, korkaklığına rağmen gizli bir umutla yiğitti. Adam, elinde olmadan döndü. Göz-
             leri çarpıntılı bir sevinçle sesin geldiği yeri aradı. Tam köşede, sesi gibi cılız bir çiçekçi büzülmüştü:
             — Menevşeler,  mor menevşeler!  Üç demet kaldı, üç!
              İlkyazı getiriyor menevşelerim  beyim! Mor menevşelerim... Üç demet kaldı.
             Adam, yanına iyice yaklaşınca daha cesur konuştu:
             - Üç demetle bir ilkyaz götürün beyim. Bunlar çiçek değil güneştir… Bakın!
             Adama doğru uzatarak ekledi:
             — Sıcaklıktır bunlar beyim. Hanımınızı sevindirir! İlkyaz kokusudur bunlar.
             “Adam almazsa…” diye korkuyordu, belliydi. “Ben bunları satamazsam, böyle beklersem bu köşede,
             karanlık çökerse…” diye korkuyordu. Adamın ikircikli duruşundan, sesinden, menevşeleri satamaya-
             cağını sanmıştı. Oysaki adam hiç de öyle değildi. Gece yumuşamıştı yine. Gözleri derinleşmemişti, ışıl
             ışıl bakıyordu.
             — Kaç para bunlar?
             Bu soru sadece çiçekçiyi sevindirmemişti. Uyuşuk yağan karı keyiflendirmiş, katı karanlığı neşelen-
             dirmişti birden. Adamın menevşelere doğru uzanan eli,  çiçekçinin üşümüş elini ısıtmıştı. Çiçekçi “Ya
             almadan giderse bu da!” korkusu içinde bir çırpıda cevap verdi:
             — Beş lira beyim, üçü beş lira… Bir ilkyaza beş lira çok mu?
             Adamın parmakları menevşelerdeydi. Çiçekçi yorgun ve umutsuzdu:
             — Ama siz ne verirseniz… Akşam… Son artık bunlar da.
             “Ne verirseniz...” diye menevşeleri bıraktı adamın ellerine. Adam, incitmekten korkarak menevşeleri
             okşarken çiçekçi konuşsun istiyordu. Daha çok konuşsun, yoruluncaya, kar duruncaya, gece bitinceye
             kadar sürsün istiyordu. Ve o gelinceye kadar. O uzakta kalan; inanmadığı, güvenmediği için kendisiyle
             birlikte gelmeyen kadın... Ama çiçekçinin korkusunu görünce karın durmasının ve o kadının gelmesi-
             nin imkânsızlığını anladı. Üstelik çiçekçi de hemen yorulacaktı, öyle görünüyordu. Cebinde deminden
             beri buruşan kâğıt parayı çıkarıp verdi çiçekçiye. Bütün bir on liralıktı ve hemen hemen kalan son para-
             sıydı. Solar, uçup gider korkusuyla menevşeleri yavaşça aldı. Gidiyordu. Çiçekçi bağırdı:
             — Beyim! Paranın üstü...
             Adam, yolun öte yanına geçmişti, dönüp bakmadı bile.
             Deli gibi döndü geldiği yana adam. Kocaman, korkak gözleriyle çiçekçiyi delirmiş gibi aradı. Çiçekçi
             yerinde yoktu. Menevşeler ölecekti neredeyse. Zaman, kapkara ve canavarlaşmış bir yalnızlıkla kor-
             kunçlaşıyordu. Çiçekçiyi öteki yolda, yarısı yırtık paltosuna sarınmış giderken gördü. Otomobillerin
             ölümsü hızını da hiçe sayarak koştu arkasından. Yetiştiğinde çiçekçi suçlu gibi konuştu:
             — Ama ben arkanızdan bağırdım. Beyim, diye yalvardım paranın üstü için...
             — İstemem, kalsın paranın üstü. Ben para için gelmedim. Ama ne olur al şu menevşeleri, ölecekler...
             Çiçekçi, adamın konuşmasından ve bakışından korktuğu için menevşeleri aldı. Adam, çiçekçinin elle-

                                                                                                    73
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80