Page 77 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 77

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11            36

             2. ÜNİTE > Hikâye             Kazanım A.2.3: Metnin tema ve konusunu belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                      Öyküde Konu ve Tema                              25 dk.

             Amacı     Öyküdeki zaman, mekân ve kişi ögelerinden yola çıkarak öykünün tema ve konusunu belirleyebilmek.  Bireysel

             Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                      Manevra
             On, on beş balıkçı kayığı açıklardaki ıssız adayı, geceleyin ağlarıyla sardılar. Şafak sökerken türkülerini
             göklere, var kuvvetlerini de küreklere vere vere ağlarını kaldırmaya başladılar.

             Fakat her gün mavilerde tatlı tatlı eriyen türküleri, o gün dudaklarında sönüyordu. Havada bir sıkıntı
             vardı, yüreklerine bir sıkıntı çöküyordu.
             Bir ihtiyar: “Bugün martılar kayıkların üzerinde uçuşmuyorlar. Baksanıza! Yuvalarına dönüyorlar. İşte
             bu fenaya işaret.” dedi. Ortalıkta garipsi bir ıssızlık hâli vardı. Herkes göz kulak olmuştu. Susan deniz
             fırtınayı bekliyordu. Balıkçılar “Acaba nereden patlayacak?” diye ufku gözleriyle fırdolayı araştırıyor-
             lardı. O gün bol bol istavrit, mercan, izmarit ve melonas balığı yakalamışlardı. Kayıkların yarı yerlerine
             kadar dolan ambarları canlı bir gümüşle kaynaşıp kıpırdaşıyordu. Martı’nın kaptanı Yavaşoğlu: “Acele
             edelim arkadaşlar!” diye bağırdı.

             (…)
             Balıkçılar hem mal hem can korkusuyla ağları hızla içeriye alıyorlardı. Hırçın bir hışıltı duyuldu. Arma-
             nın bütün ipleri acı acı haykırıştılar. Kayıktan kayığa. “Ağları kesin!” emri tekrarladı. Bıçaklar çekildi.
             Denizciler kendi can damarlarını kesiyorlarmış gibi ağları kestiler. Yelken makaraları hırıldadı. (…)
             Güney imparatoru Koca Provezza fırtınasının önünde ister ölüm ister kalım, hangisi olursa olsun, ona
             doğru gitmek zorundaydılar. “Balıklar denize!” diye bağırıldı. Balıklar ve içeri alınmış olan ağlar da
             denize atıldı.
             (…)
             Yavaşoğlu’nun Martı’sı uğursuz sayılırdı. Yapıldı yapılalı üç dört kere alabora olmuş, dokuz kişi boğ-
             muştu. Yapısında bir eksiklik, bir yerinde bir çalıklık vardı.
             Yavaşoğlu’nun oğlu on dört yaşında Mehmet, direğin dibine çömelmişti. Hemen salıvermek veyahut
             çekmek üzere sigorta ipinin ucunu elinde tutuyordu. Gözü, her işareti hayat memat olan dümendeki
             babasındaydı. Babası “Sigortayı boşla!” diye haykırdı. Mehmet ipi salıverdi. Seren babasının başı hiza-
             sına indi.

             (…)
             Yavaşoğlu etrafına bakındı. Kayığa iki kişi tutunuyordu. Biri neredeydi? Yavaşoğlu biricik oğlunun kay-
             bolup kaybolmadığını merak ediyordu. Ama ilk önce oğlunu sormayı kaptanlık şanına yediremedi.
             Tayfanın adlarını çağırarak, “Orada mısınız?” En son olarak “Orada mısın oğlum Mehmet?” diye sordu.
             “Buradayım baba!” diye cevap aldı. Yavaşoğlu kayığa tutunanlara “Sıkı tutunuz hepiniz!” diye bağırdı.
             (…)

             Şuuru söndüren bir korku ve işkence içinde can evlerine işleyen bıçağın acısıyla bağıran hayvanlar gibi
             “İmdat! İmdat!” diye haykırıyorlardı.
             Bir an gök yırtılıp parladı, bir kayığın kendilerine doğru gelmekte olduğunu gördüler. “Kurtarın bizi!”
             diye acı acı yalvardılar. Gelen kayık Ümit idi. Dümende Habip Kaptanı gördüler. Yirmi metre önlerin-
             den geçerek fırladı gitti.
             (…)
             Denizdekileri kurtarmaya kalkışmak -onları kurtarmadan- kendilerinin boğulmaları demekti. Denizde
             kara kaderlerine bıraktıkları arkadaşlarından af diliyorlardı. Derken birdenbire uzaktan bir insan sesi
             çınladı. Yine gök çaktı. Denizkuşu üzerlerine davranıyordu. Ona Ateşoğlu kumanda ediyordu.



                                                                                                    75
   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82