Page 81 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 81
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 38
2. ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.4: Metindeki çatışmaları belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Kim Haklı? 25 dk.
Amacı Metindeki temel çatışmayı bularak çatışmayı besleyen etkenleri belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Beyaz Pantolon
Çok sıcak vardı. Mustafa çocuk tere batmıştı.
Dikmekte olduğu yırtık ayakkabı, Mustafa çocuğun elinde kalakaldı. Ötelere öyle bir daldı ki... Dışarda
güneş, kasabanın eğri büğrü, bozuk, parkeleri sökülmüş caddesine alabildiğine çökmüştü. Karşı damın
kirli duvarının köşesindeki kalın yapraklı incir ağacının koyu gölgesine dili bir karış dışarda bir köpek
upuzun serilmiş uyukluyordu. Bir zaman köpeğe baktı. Öyle bir isteksizdi ki, yırtık ayakkabı sanki
elinden düşecekti. Yan gözle, ustaya çaktırmadan, şöyle bir baktı. Usta her zamanki gibi işine dalmıştı.
Ayakkabıyı örse koyup gelişigüzel bir çivi çaktı. Topuktaki yırtığı dikmeye başladı. Hiç canı istemedi,
bıraktı.
Bu ayakkabı, şimdiye kadar eline gelen ayakkabıların en parçalanmışıydı. Her bir yanı dökülmüştü.
Bunu dikip bitirebileceğini hiç aklı kesmiyordu.
“Bunu ben yapamam,” dedi. Usta bir ara başını kaldırıp Mustafa’ya baktı: “Ne o?” dedi. “Ne o Mustafa,
sabahtan beri evirip çeviriyorsun. Ne o?”
Mustafa: “Usta,” dedi, “her bir yerleri dökülmüş. Bir araya gelmiyor ki...” Usta: “Uğraş hele,” dedi.
(…)
Hasan Bey geldi. Usta ile şakalaştılar. Hasan Bey’in bir ara gözü kan ter içinde kalmış çocuğa ilişti. Son-
ra ustaya: ‘’Bu çocuğu üç günlüğüne versene bana,” dedi. “Tuğla ocağında çalışır mı?”
Usta: “Çalışır mısın Mustafa?” diye sordu. “Hasan Amcan tuğla ocağı yakıyor.”
Hasan Bey: “Üç gün, üç gece,” dedi. “Gündeliğini alırsın. Gündeliğin bir buçuk liradandır. Cumali var
ya, Savrun Mahallesi’nden Cumali, ona yardım edeceksin. İyi adamdır, seni çok çalıştırmaz.”
Mustafa sevindi: “Peki Hasan Amca, anama söyleyim de...”
Hasan Bey: “Söyle,” dedi. “Söyle de yarın bizim bahçeye gel. Öğleden sonra işe başlayacaksınız. Ben
orada olmam. Sen Cumali’yi bul.”
Usta haftada bir yirmi beşlik verir. Aylardan temmuz. Bir ayda eder bir lira. Bir yazlık ayakkabı iki lira.
Bir beyaz pantolon üç lira. Hepsi eder beş lira. Temmuz, ağustos, eylül... Hepsi ne eder? Üç lira. Demek
ki yazlık ayakkabıdan, sütbeyaz pantolondan umut kesik.
Yaşşa bre Hasan Bey... Var olsun Hasan Bey. Hasan Bey gibi adam yok bu kasabada. Gündelik kaç? Bir
buçuk lira, dedi. Üç gün, eder dört buçuk lira.
Ellerini iyice yıkarsın, ama iyice, sabunla. Sonra beyaz keten ayakkabıyı kâğıdından usulca çıkarırsın.
Ayaklarını da iyice yıkarsın gıcır gıcır, sonra geçirirsin ayağına. Çoraplar da bembeyaz. Pantolona hiç el
dokundurmamalı. Sakız gibi pantolon çabuk lekelenir.
(…)
Mustafa koşa koşa anasına gitti: “Anam be! Anam, anam, güzel anam, ben Hasan Bey’in tuğlasını Cu-
mali ile yakacağım.”
Anası: “Olmaz,” dedi. Mustafa kızdı: “Nedenmiş o?” diye sordu.
Ana: “Sen hiç tuğla yaktın mı?” dedi. “Tuğla yakmak nedir bilir misin? Üç gün üç gece uyumayacaksın.
Dayanabilir misin yavrum?” Mustafa: “Dayanırım,” dedi. Ana: “Ben bilmem mi?” dedi. “Sabahtan seni
uyandırırken neler çekerim ben!”
79