Page 68 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 68

31        TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                          Ortaöğretim Genel Müdürlüğü



          cevap vermedi, önüne baktı. İhtiyar, bir ağa tavrıyla; “Yiyin, yiyin! Kusura bakmayın.” dedi. O günden
          beri ceviz namı verdiğimiz, sert ve kuru meyve, bana, ulvi bir şeyin timsali gibi görünüyor.
                                                                 Yakup Kadri Karaosmanoğlu,  Bütün Eserleri
          Kelime Dağarcığı:
          cevr: Eziyet, zulüm. eşkâl: Kılık, biçim, görüntü. eza: Sıkıntı, zorluk, eziyet. haşır neşir olmak: Bir arada olmak, kaynaşmak.
          izbe: Basık, kuytu, loş yer. kabil: Gerçekleşebilir, olabilir, olanak dahilinde. laubali: Çekinmeden, saygısızca. meşakkat: Güç-
          lük, sıkıntı, zorluk. muhteriz: Çekingen. mütemadiyen: Ara vermeden, sürekli biçimde. tasavvur etmek: Zihinde canlandır-
          ma, göz önüne getirmek. timsal: Simge, görüntü. ulvi: Yüce, büyük.

          1.  ... ikide bir kül veya bir toprak yığınının yahut da bir duvar bakiyesinin üstüne çıkıp etrafa bağırıyo-
              ruz. cümlesinde geçen bakiye kelimesinin metindeki anlamını bağlamdan hareketle bulunuz. Bu
              anlamı, kelimenin TDK Türkçe Sözlük’ündeki anlamı ile karşılaştırınız.




          2.  Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelime ve kelime gruplarını günümüzdeki karşılıklarıyla yeniden
              cümle içinde kullanınız.
                  Yorgunluk bir taraftan, gönlümüzdeki hüzün öbür taraftan, âdeta nihayeti yok bir gurbet ve sür-
                gün yolunda gibiyiz.






                  Felaketle, meşakkatle, zahmet ve elemle o kadar haşır neşir olmuşuz.





                  Evvelden neticesini keşfettiğimiz feci macerasını dinlemeye başladık.



          3.  Metinden hareketle aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcük gruplarının sizde neler çağrıştırdığını
              boşluklara yazınız.
             Bu gamlı seyahat, günün birinde nihayete erecek mi?




             Bu felaket ve sefalet ortasında, hayatın bu kadar cevrini görmüş iki ayağı birden çukura girmiş bu
             ihtiyarın kalbindeki bu büyüklük ve merhamet kabiliyeti nereden geliyordu?




             “Yeter, gayri yeter! Efendinin yüreğine dokundun.” dedi.





          4.  Bu sualimiz üzerine köylü yavrusu hiç unutamayacağım bir tebessümle gülümsedi, bir çırpıya benze-
              yen kolunu sol tarafta bir yere uzattı:

              “Aha, şurada bizim ev var!” dedi. Bu cümledeki ünlem ifadesinin hangi görevde kullanıldığını yazı-
              nız. Günümüzde de buradaki ifadeye benzer kullanımlar var mıdır? Örnek veriniz.






          66
                                                                                     Hazırlayan: Hüseyin AYHAN
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73