Page 336 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 336
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 166
6.ÜNİTE> Deneme Kazanım A.4.11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becersi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Sanat ve Özgünlük 25 dk.
Amacı Millî, manevi ve evrensel değerleri belirleyerek bunlarla ilgili çıkarımlarda bulunabilme. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyup soruları metne göre cevaplandırınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Estetik Bakış ya da Genç Sanatçının Sorunu
Sanat öğretilebilir mi? Örneğin şiir öğretilebilir mi mimarlık öğretilebilir mi roman öğretilebilir mi?
Şiirin okulu yoktur. Mimarlığın okulu var ama. Müziğin de okulu var. Şiirin okulu yok diyoruz ama
üniversitelerde edebiyat öğretimi yapan bölümler genç insanlara şiirin bilgisini iyi kötü vermiyor mu?
Oralarda insanlar en azından dünyanın büyük şairleriyle şöyle ayaküstü de olsa bir tanışma olanağı
bulmuyorlar mı? Müzik okuluna giren bir genç oradan birkaç yıl içinde bir şeyler çalarak çıkmıyor
mu en azından? Demek ki sanat öğretilebilir. Ne olursa olsun sanatın öğretilebileceği konusunda de-
rin kuşkularımız vardır. Okullar sanat öğretmekten çok sanatın temel bilgisini ya da teknik bilgisini
verebilirler, insanı sanatla şöyle bir tanıştırabilirler. Bu yüzden genç insanlar bu okullardan gerçekte
birer sanatçı olarak değil de birer sanatçı adayı olarak çıkarlar. "Sanatçı olunmaz, sanatçı doğulur"
diye aptalca bir söz vardır. Sanatla ilgisi olmayanların ikide bir söyledikleri bir sözdür bu. İnsan sanat-
çı doğuyorsa okula ustaya öğretmene gerek var mı! Sanat yapmak adına avaz avaz bağıran birtakım
sözde şarkıcılar doğuştan sanatçı ya da en azından doğuştan yetenekli sanatçı adayları olduklarına
inanırlar. Oysa yeteneklerimizi dünyayla ilişkilerimiz içinde kazanıyoruz ve nasıl kazandığımızı da
bilmiyoruz. Doğa kişiyi anasının karnında sanatçı yapacak kadar iyilikçi değildir. Bilinçlenme olgusu
alttan alta sessiz sessiz gerçekleşen bir olgudur.
Sanırım genç şaire yapılabilecek en büyük kötülük ona nasıl şiir yazması gerektiğini öğretmeye kalk-
maktır. Genç şairin şiirlerini düzelten insanlara raslarsınız. Genç şairin kendine yapabileceği en bü-
yük kötülük şiir konusundaki öğütlere kulak asmak olabilir. Genç şairin kimsenin bilgisine kimse-
nin görüşüne kimsenin görgüsüne başvurmadan burnunun doğrusuna gitmesi gerektiğini söylemek
istemiyoruz. Olur mu hiç! Sanatçı her şeyden önce gözünü kulağını açmayı, bakmayı ve dinlemeyi
bilen kişidir. Benim söylemek istediğim, şairin önünde sonunda kendi estetiğinin kurallarını kendi
araştırmalarıyla kendi deneyleriyle elde edebileceğidir. Estetiğin genel bilgileri hepimizindir ama her-
kesin estetiği kendine formülü de elbet son derece geçerli bir formüldür. Bu yüzden kesin bir biçimde
belirlenmiş kurallarla sanat yapılamayacağı doğrudur. Sanatçı sanatı için kurallar koyan ve koyduğu
kuralları aşmak için elinden geleni yapan kişidir.
Kuralcılık sanatta tehlikelidir. Sanat kuralla da olmaz kuralsız da olmaz. Sanatçı kendi koyduğu kural-
larla yıkışan adamdır. Ayrıca sanatta kural koymak kolay iş değildir. “Her zaman karanlık ve ölümsüz
bir şeyler barındıran kuralların üstüne çıkmak gerekir” der D. Dodart. Der ki: “Evrensel olarak geçerli
kurallar koymak zordur, kuralların her zaman ayrıksı durumları vardır, denebilir ki onların tümü
birçok bakımdan boştur, bunu ortaya koymak her zaman kolay olmasa da.” Ona göre “Kendinde eşsiz
kurallar vardır, gene de bunlar az kullanılırlar. Çünkü onlar bulanık bir fikir ortaya koyarlar. Böylece
her şey her kişinin kendi görüşüne ve anlayışına göre onları uygulamasına bağlıdır.” Sanatçının kendi
sanatıyla ilgili sezgilere ya da duyarlıklara ulaşması kurallar aramasından daha doğrudur. “Duygu
ya da beğeni denilen bu fikir ya da bu canlı izlenim dünyanın tüm kurallarından daha değişik bir
biçimde inceliklidir. O kitaplarda hiç mi hiç belirtilmeyen yanlışları ve güzellikleri görünür kılar. Bizi
kuralların üzerine çıkaran budur.” Sanatçı sanatını kendiyle savaşarak geliştirir.
335