Page 334 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 334
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 165
6.ÜNİTE> Deneme Kazanım A.4. 11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becersi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Varlığın Özü 25 dk.
Amacı Metnin ortaya koyduğu fikrî, felsefi veya estetik anlayışı belirleyebilme. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyup soruları metne göre cevaplandırınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
İrade ve Özgürlük
(…)
İrade ile özgürlük kavramları arasında karşılıklı bir ilişki bulunduğunu uzun uzadıya açıklamaya gerek
yoktur sanırız. Genelde, iradenin, özgürlüğün bulunduğu bir alanda dışlaştırılabileceğini söylemek de
yanlış değildir. Buradan hareketle özgürlükle zorunluluk arasında karşılıklı bir ilişki olduğu da söylenir.
Zorunluluğun olduğu yerde özgürlük yoktur; veya tersi, özgürlük varsa zorunluluğun üstünü çiziyoruz
demektir.
Kuşkusuz bu söylediklerimiz, konuyu en uç noktalarından ele aldığımız zaman böyledir. Özgürlük, ira-
de, zorunluluk kavramları Batı fikriyatında ilk çağlardan beri tartışılan ve ifratla tefrit arasında bir o
yana, bir bu yana giden sarkaç halinde değerlendirilen konular arasındadır.
Şimdi soracağımız soru şudur: Böyle bir konu gerçekten tartışmaya değer mi? Sorun yalnızca kuramsal
nitelikli olsaydı üzerinde durmaya değmez denilebilirdi. Fakat bu sorun aynı zamanda insanın “değeri-
nin” tartışıldığı ve belirlendiği bir kapsam içinde ele alınmaktadır.
(…)
Varlığın bir irade ürünü olduğunu savunan öğretilere (iradecilik: voluntarizm) göre insan var olmak
istediği için var olmuştur (Schopenhauer: Varım, çünkü var olmak istedim.) İradeciliğin zıddı olan me-
kanizmde ise insan mutlak bir zorunlulukla hareket eder, davranışları doğanın yasalarıyla belirlenir
ve onun dışına çıkamaz; insanın özgürlüğü yoktur, zorunlulukların kölesidir. Diyalektik materyalizm
ise bu iki görüşü bir bakıma uzlaştırmaya çalışarak insanın ne köle, ne tanrı olduğunu, fakat doğanın
zorunluluklarına bilinçli olarak katılan ve o zorunluluğu bilinciyle etkileyen gerçek anlamda bir insan
olduğunu ileri sürer.
Yukarda, uç noktalarıyla birer cümle halinde belirtmeye çalıştığımız görüşler konuya bütünüyle ma-
teryalistik bir açıdan yaklaşmaktadırlar. Bu konuyla dini bütün hıristiyan düşünürler de ilgilenmişler,
açıklamalarında “irade-i cüz’iye” kavramına da yer vermişlerse de konunun temelinde yer alan sorulara
doyurucu bir açıklık sağlayamamışlardır.
İslâm, öteki sorunlarda olduğu gibi, bu konuyu da ayrı bir düzlemde ele almaktadır. Bir takım kavram-
ları hareket noktası olarak kabul edip insanın değerini mi belirleyeceğiz, yoksa insan için belirlenmiş bir
değere göre kavramlarımızın mahiyetini mi belirleyeceğiz? İslâm’da, insan sadece “kul” olarak değerlidir.
Ancak buradaki kulluğu Batı fikriyatında kullanıldığı biçimiyle siyasal anlamda kölelik diye almamalı.
İnsan, Allah’ın kulu olduğu hususunda bir bilinç taşıyorsa Allah’tan başka her şeyden özgürdür. Böyle
bakınca, insan özgürlükten de özgürdür (müstağnidir). Yani özgürlük diye bir kavrama boyun eğerek
yerini ve değerini ölçüp biçmeye kalkışmaz.
Fakat özgürlüğün anlamını, değerini, yerini belirler. Özgürlüğe köle olmaz. Belki özgürlüğü kendine
köle kılar.
(…)
333