Page 330 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 330
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 163
6.ÜNİTE> Deneme Kazanım A.4.10. Metinde yazarın bakış açısını belirler.
Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becersi Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Etkinlik İsmi Yazma Hâlleri 25 dk.
Amacı Öğretici metinlerde yazar ile anlatıcının aynı kişi olduğunu; yazarın yaklaşımının, konuyu ele alışının, öznel Bireysel
veya nesnel davranıp davranmadığının bakış açısını etkilediğini fark edebilme.
Yönerge Aşağıdaki metni okuyup soruları metne göre cevaplandırınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Yazmak
(…)
On yıldır eve kapanıp kaldığımı yeni algılıyorum. Yalnız. Ve bunu, kendime ve başkalarına bugün ol-
duğum yazar olduğumu belleten kitaplar yazmak için yaptığımı. Nasıl oldu bu? Ve nasıl anlatılabilir?
Söyleyebileceğim, Neauphle yalnızlığını benim yaratmış olduğum. Kendim için. Ve yalnızca o evin için-
de yalnız olabildiğim için. Şimdiye kadar yazmadığım biçimde yazabilmek için. Ama henüz benim de
bilmediğim, daha hiç kararlaştırmadığım, kimsenin hiç kararlaştırmadığı kitaplar yazmak için.
(…)
Yazının yalnızlığı, o yalnızlık olmaksızın yazı ediminin gerçekleşmediği ya da yazacak daha başka ne
kaldığı araştırılırken ufalanarak dağılıp giden bir yalnızlık. Yazı, kan yitimine uğruyor, onu yazanın ta-
nımayacağı hale geliyor. Ve her şeyden önce, istediği kadar becerikli olsun, hiçbir sekretere dikte edil-
memesi ve o aşamada hiçbir editöre verilmemesi gerekiyor.
Kitap yazan birinin, çevresindeki öteki insanlarla arasına her zaman bir mesafe koyması gerekir. Yalnız-
lıktır bu. Yazarın, yazılı şeyin yalnızlığıdır. İşe başlamak için, insan kendi kendine, çevresindeki o yalnız-
lığın ne olduğunu sorar. Ve bunu aslında evin içinde attığı her adımda, günün her saatinde, ister dışarı-
dan gelsin, ister gün ortasında yakılan lambaların ışığından gelsin, her türlü ışık altında kendi kendine
sorar. Bedenin bu gerçek yalnızlığı, yazının dokunulamaz yalnızlığı haline gelir. Bundan kimseye söz
etmiyordum. İlk yalnızlığımın o döneminde, yapmam gereken şeyin yazmak olduğunu bulgulamıştım
bile. Raymond Queneau daha o zaman doğrulamıştı beni. Bunu doğrulayan, onun şu tek cümlesindeki
yargıydı: “Başka hiçbir şey yapmayın, yazın.”
Yazmak; yaşamımı dolduran, beni büyüleyen tek şey buydu. Ben de öyle yaptım. Yazma edimi hiç ay-
rılmadı benden.
(…)
Yalnızlık hazır bulunmaz, oluşturulur. Yalnızlık, yalnız başına oluşturulur. Ben öyle yaptım. Çünkü ora-
da yalnız olmam, kitap yazmak için yalnız kalmam gerektiğine karar vermiştim. İşte böyle oldu. Bu evde
yalnızdım. Bu eve kapandım -tabii korkuyordum da, buna kuşku yok. Sonra da sevdim o yalnızlığı. Bu
ev, yazı evi haline geldi. Kitaplarım bu evden çıkıyor. Ayrıca bu ışıktan da, bahçeden. Küçük gölden
yansıyan bu ışıktan.
(…)
Beden gücü olmadan yazılamaz. Yazının başına oturabilmek için, kendinizden daha güçlü olmanız ge-
rekir, yazdığınız şeyden daha güçlü olmanız gerekir. Tuhaf mı tuhaf bir şey bu, evet. Yalnızca yazma
edimi değil, yazılan şey de gece ortaya çıkan hayvanların çığlıklarıdır; hepimizin, sizin ve benim, köpek-
lerin. Toplumun kitlesel, umut kırıcı sıradanlığı. Çekilen acıdır, İsa’dır ve de Musa ve firavunlar ve bütün
Yahudiler ve aynı zamanda mutluluğun en şiddetli sancısıdır. Böyle olduğuna hep inandım.
(…)
Marguerite Duras, Yazmak
329