Page 334 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 334
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 170
7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi Kazanım: A.4. 9. Metinde ortaya konulan bilgi ve yorumları ayırt eder.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi TABİAT DİLE GELSE BU VEYSEL’İN DİLİDİR 25 dk.
Amacı Ortaya konulan bilgi, tespit ve yorumların metnin amacına uygunluğunu belirleyebilmek. Metnin tutarlı, Bireysel
geçerli, doğru olmasının önemini tespit edebilmek. Metinde kullanılan kanıt ve gerekçelerin metnin inandırıcı
olmasındaki önemini fark edebilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
ÂŞIK VEYSEL’İN ŞİİRLERİNDE İŞLEDİĞİ DİĞER KONULAR
(…)
C. Tabiat
Türk saz şairlerinin büyük bir çoğunluğu köy muhitinde yetişmişlerdir. Bir köylünün hayatı da büyük
ölçüde tabiatla iç içedir. Türk köylüsü kendisini daha doğduğu gün tabiatın kucağında bulmuştur.
Fakat bu tabiat acımasızdır, kızgındır, hırçındır; bu şartlara ayak uyduran yaşamını devam ettirir,
uyduramayan ise yok olup gider. Zaten insanoğlu topraktan yaratılmıştır, günün birinde yine ona
dönecektir.
“Bu şiirleri halk edebiyatında örneğine pek çok rastlanan ve koşma tarzında yazılan ‘tabiat tasvirleri’ ne-
vine sokmak mümkündür. Saz şairleri bu tarz eserlerinde ekseriya belli bir yeri, bir dağı, bir köyü tasvir
ederler. Âşık Veysel de bu tarz şiirler söylemiştir. ‘Kara Toprak’ şirinin onlardan farkı belli bir yeri değil,
genel olarak toprağı övmesidir. Burada tabiattan doğrudan doğruya alınan bir duyu veya duygudan çok
bir düşünce bahis konusudur.”
diyen Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın bu görüşlerine katılmamamız mümkün mü?
Âşık Veysel’in toprağı işleyerek başladığı tabiat şiiri, daha sonra onda yeşeren nebatat ve ağaçla devam
etmektedir. Veysel’in yetiştirdiği ağaçlar ilk anda meyve ağacı cinsinden görünüyorsa da o her türlü
ağacın ekilmesine taraftardır. Çünkü o, hayatın devamında ağacın önemli bir rolü olduğunu çok iyi
bilmektedir. Çünkü o, tabiatın kucağında yetişen bir köy çocuğudur. Gün olmuş ağacın gölgesinde
oturmuş, gün olmuş ağaçtan kaval yaptırmış, gün olmuş ağaç, Hz. Hasan ile Hüseyin’in beşiği olmuş,
gün olmuş ağaçtan yapılan gemi ile deryalar dolaşılmıştır.
(…)
Bahar gelir yaprak açar yaz olur
Aşka düşen ateş olur köz olur
Kaval olur keman olur saz olur
Türlü türlü sada verir ağaçlar
Âşık Veysel’in yaşadığı coğrafyada iklim çok serttir. Kışlar uzun, bahar ve yazlar ise kısadır. O, dört
mevsimin de özelliklerini çok iyi bilmektedir, fakat özlemini duyduğu mevsim bahardır.
Baharda coşarsa bu ulu toprak
Vücuda getirir her türlü yaprak
Al yeşil giyinmiş dağlara bir bak
Besleyip büyütür yer çiçekleri
(…)
Hiç şüphesiz hayatımızda önemli bir yeri olan dört unsur (su, hava, toprak, ateş) Âşık Veysel’in şiir-
lerinde de karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde dilimize iyice yerleşen “küresel ısınma” ve buna bağlı
olarak susuzluk kavramı, onun şiirlerinde önemli bir yere sahiptir. Bazen de su sesinin gamı, kederi
alıp götürdüğünü düşünmektedir.
Her zaman âşıkım suyun sesine
Baharda bulanıp çağlamasına
Akar gözyaşlarım gam deryasına
Veysel’in derdini yenleyen sular
(…)
Ali Berat Alptekin, Âşık Veysel, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 2009.
333