Page 24 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 2.Ünite
P. 24
ETKİNLİK
3.
IMF’nin Yapısı ve Politikası
Özel Çekme Hakları olarak adlandırılan IMF kotası, üye ülkenin IMF’ye mali katkısını,
IMF’den alacağı krediyi ve büyük oranda örgütteki oy gücünü ortaya koyar. Ülkeler, IMF’den
kotalarının üzerinde kredi almak zorunda kalırlarsa stand-by anlaşması imzalamak zorunda
kalırlar. 1945’te kurulan IMF’nin yönetim yapısında süreç içinde önemli bir değişim olmamış-
tır. Yapılan düzenlemelere rağmen örgüte gelişmiş ülkeler, özellikle de ABD ve Batı Avrupa
ülkeleri hâkimdir. Bu ülkelerin sahip olduğu kotalar, toplamın yüzde 57,7’si, oy gücü ise yüzde
55,3’üdür. ABD tek başına kotalar toplamının yüzde 17,4’üne ve oy gücünün 16,5’ine sahip
olduğundan veto hakkı olan tek devlettir.
IMF, küresel ekonomik krizlerde özellikle de gelişmekte olan ülkelere yönelik politikalarında
toplam talebin kısılması ve piyasa mekanizmasının geliştirilmesini esas almaktadır. Amacı eko-
nomik açığa sebep olduğu düşünülen talebi düşürmektir. Talep kısmaya, dolayısıyla büyümeyi
düşürmeye yönelik sıkı para ve maliye politikalarından oluşan istikrar programları, IMF tarafın-
dan ülkelere standart olarak sunulmaktadır.
Ekonomik çıkmaz içine giren ülkelere daraltıcı politikalar öneren IMF’nin standart reçeteleri
genelde başarısızlık, kaos ve sosyal patlamalarla sonuçlanmaktadır. Bu uygulamaların etkileri-
ni farklı ülkeler üzerinden görmek mümkündür. Arjantin’in IMF ile olan birlikteliği 1986 yılından
2006 yılına kadar kesintisiz bir biçimde devam ederken IMF, 1990’lı yılların başından itiba-
ren sürekli bu ülkeyi yönlendirmiş ve ülkenin iflas etmesinde ana rolü oynamıştır. Endonezya,
1997’de Tayland’da yaşanan ve kısa sürede tüm Güneydoğu Asya ülkelerini etkileyen mali kriz-
den olumsuz etkilenmiştir. 1997 krizi sonrasında Endonezya’daki ekonomik durgunluğa çözüm
olarak IMF’nin dayattığı yüksek faiz politikası, krizin daha da derinleşmesine sebep olmuştur.
Türkiye’de de 2000 yılı başlarında uygulanan IMF programı, aynı yılın Kasım ayında ve 2001
Şubat ayında olmak üzere iki büyük krizle sonuçlanmıştır. Türkiye ekonomisi, 2001 yılında yüz-
de 9,8’lik tarihî bir küçülmeyle karşı karşıya kalmıştır.
Ekonomisini IMF ile bütünleştiren ABD’nin gelişmekte olan ülkelere uygulanan ekonomi po-
litikalarının tam tersi yönde uygulamaları olduğu dikkate değer bir noktadır. ABD her krizden
talebi kamçılayarak, üretimi ve istihdamı artırarak çıkarken başka ülkeler krize girdiğinde IMF,
bu ülkelere kamu harcamalarının azaltılması, vergilerin artırılması, tüketimin kısılması için fa-
izlerin yükseltilmesi gibi politikaları tavsiye etmektedir. Bu açıdan bakıldığında ABD’de işler ya-
vaşladığında FED (Amerikan Merkez Bankası), tüketici talebi artırılsın, yatırımlar ve istihdam
genişlesin diye faizleri düşürüyor, hükûmet de harcamaları genişletiyor. Kimse bunun karşıtı bir
politikayı savunmuyor. Ancak, Japonya’daki, Arjantin’deki ve diğer ülkelerdeki krizleri önlemek
için ABD, harcamaların kısılmasını, ekonominin küçültülerek dengeye getirilmesini öneriyor.
ABD ekonomisi için yararlı görülenler, neden Japonya gibi büyük, Arjantin gibi küçük ekonomi-
ler için iyi olmasın? Niçin onlara tam tersi politikalar içeren sıkı elbiseler giydirilme gayreti içine
girilsin? (...)
G. Akalın, A. Uçar, IMF Politikaları Üzerine Bir Kritik’ten düzenlenmiştir.
Yukarıdaki metinden yola çıkarak aşağıdaki soruları cevaplandırınız.
1. IMF’nin yapısında etkili olan devletleri yazınız.
2. IMF politikalarının devletler üzerindeki etkilerine dair örnekleri tartışınız.
3. IMF politikalarının ABD’de ve gelişmekte olan ülkelerdeki farklılıklarını tartışınız.
76