Page 27 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 2.Ünite
P. 27

2.5.2. II. Dünya Savaşı’nın Kültürel Etkileri


                  Savaşlar, tarih boyunca birçok yıkıma neden olurken pek çok toplumsal harekete, reform çalışmaları-
               na, devrimlere, teknolojik gelişmelere ve güzel sanatlara da yön vermiştir. Bu durum II. Dünya Savaşı’n-
               da da yaşanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’nın kültürel yaşamı; politik liberalizm, kitle
               iletişiminde özellikle de televizyonda gerçekleşen büyük ilerleme ve Amerika’dan yapılan sarsıcı boyut-
               lardaki ithalatla belirlenmiştir. Yaşanan etki, geleneksel sınırlamaların gevşemesiyle bir dereceye kadar
               ulusal özelliklerin çözülüşü olarak görülmüştür. Sanat ve bilimin özgür olduğu anlayışı kabul edilmiştir.

                  Sinema
                  II. Dünya Savaşı 7. sanat olarak gelişen sinemada
               birçok değişikliğe yol açtı. ABD ve Avrupa’da başlayan
               savaş karşıtı hareketler sinemada kendini hissettirdi.
               Sinemada asıl önemli değişim ulusal okulların ortaya
               çıkışı ile oldu. Bu durum özellikle ulusal bilincin uyan-
               dığı,  bağımsızlığını  kazanan  ülkelerde  gerçekleşti.
               Avrupa  kıtasında  özellikle  İtalya’da  başlayan  yeni
               gerçekçilik akımı savaşta yıkıma uğramış bir ülkeyi
               gerçekçi bir şekilde filme almak isteyen genç yönet-
               menler tarafından başlatıldı. Polonya, Çekoslovakya,         Görsel 2.28: Akira Kurosawa
               Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’da ulusal filmler çekilip seyircilere sunuldu.
                  1950’lerden sonra Asya ve Latin Amerika sinemaları doğdu. Keisuke Kinoshita (Keske Kinosta) ve
               Akira Kurosawa’nın [Akira Kurosava (Görsel 2.28)] öncülüğünde Japon sinemasında büyük gelişmeler
               görüldü. Kurosawa’nın “Rashomon” adlı filmi büyük ilgi çekti ve geniş seyirci kitlelerine ulaştı. Hint, Çin
               ve Türk sinemalarında da gelişmeler yaşandı. Latin Amerika’da Meksika sineması ön plana çıktı. Arjan-
               tin ve Brezilya sinemaları da gelişim gösterdi.
                  Elindeki imkânlara rağmen Hollywood sinemasında sanatsal düzeyde düşüş yaşandı. Amerika’da
               yaşanan komünist karşıtlığı dolayısıyla yönetmen ve artistler Amerika’dan sürüldü ya da suskunluğa
               itildi. Charlie Chaplin, “Şehir Işıkları”nı (1952) Avrupa’da çekmek zorunda kaldı. Holywood 1908’den beri
               elinde tuttuğu film sayısındaki üstünlüğü Japon, Hint ve Çin sinemalarına kaptırdı. Bu ülkeleri İtalyan ve
               Fransız sinemaları takip etti. İspanyol Bardem (Hoş Geldin Bay Marshall), Rus Bondarçuk [Bondarkok
               (Leylekler Geçerken)] gibi önde gelen yönetmenlerin yanında, İsveçli İngmar Bergman (İgmar Berg-
               man) sinemanın en güçlü ve özgün isimlerinden oldu.
                  İlerleyen yıllarda sinema için konu zenginliği oluşturan II. Dünya Savaşı, özellikle Hollywood tarafın-
               dan ele alındı. Hollywood, ABD askerlerinin savaşta yaşadıklarını anlatan filmleri ardı ardına vizyona
               soktu. II. Dünya Savaşı, hakkında en fazla film yapılan savaş olarak ticari bir kazanç kapısı oldu. Özel-
               likle Holywood filmleri, dans müzikleri ve popüler giyim alanında Amerikan etkisini hemen hemen her
               alanda hissettirdi.

                  Edebiyat
                  II. Dünya Savaşı sonrası yeni yazarlar, içinde ya-
               şadıkları topluma karşı çıktılar. Yazılan eserlerde ge-
               nel  olarak  ayaklanma  düşüncesi  dile  getirildi  ya  da
               geleneksel değerler alaya alındı.
                  Fransa’da günün edebiyatı, sadece savaşın çetin
               yıllarına bir tepkiden değil, bütün insanlık durumunu
               sorun  hâline  getirmekten  doğdu.  “Sorun  toplumda
               değil,  insandadır.”  anlayışı  kabul  gördü.  Jean  Paul
               Sartre [Jan Pol Sart (Görsel 2.29)], “Özgürlük Yolları”
               adlı eserinde o güne değin bağlı olduğu bireysel bi-
               linç görüşünü terk ederek romanesk bir biçim altında,         Görsel 2.29: Jean Paul Sartre



                                                           79
   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32