Page 54 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 5.Ünite
P. 54
Türkiye, demokratik kültüre sahip özellikleriyle farklı inançta, ırkta ve milliyette olan insanların bir
arada yaşamasını sağlayabilmektedir. Tarihsel açıdan Anadolu coğrafyası üzerinde değişik kültür, ırk ve
milletler, farklı dinler ve mezhepler beraber yaşama kültürünü geliştirmişlerdir. Bu ortak kültür çoğulcu bir
yapıyı bağrında barındıran bir niteliğe sahiptir. Günümüzde demokratik yapının içindeki siyasal partiler,
demokrasiyle temel insan hak ve özgürlüklerini merkeze aldıklarından farklı siyasi akımları temsil etse
de ortak değerlerde birleşebilmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu etnik, ideolojik ve mezhepsel farklılıklar
üzerinden ülkeyi ayrıştırmaya yönelik planlar toplumun birlikte yaşama kültürüyle boşa çıkarılmıştır.
5.7.4. Gezi Parkı Olayları
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 16 Eylül 2011 tarihinde kabul ettiği Taksim Yayalaştırma Projesi ile
Tarihî Topçu Kışlası’nın İstanbul’a yeniden kazandırılması kararlaştırıldı. Bu çerçevede 4 Ekim 2012’de
yol genişletme çalışmaları başlatılarak bazı ağaçların yerlerinin değiştirilmesi ve sökülmesi söz konusu
oldu. Buna karşı çıkan bazı kesimler Gezi Parkı’nda oturma eylemi düzenledi ve park içinde çadırlar
kurdu. Bu eyleme karşı 29 Mayıs 2013 sabahı polis müdahalede bulundu. Polisin bu müdahalesi sonra-
sı gelişen olaylar, hükûmeti zor durumda bırakırken kamuoyunda eylemcilere dair bir mağduriyet algısı
oluşturdu.
Medya organlarının olayı haberleştirmesi ve sosyal medyada çok sayıda takipçisi bulunan bazı ga-
zeteci ve sanatçıların mesajlarıyla parktaki kalabalık hızla arttı. Eylemler 31 Mayıs gecesi Ankara ve
İzmir’de de görüldü. Eylemciler 1-2 Haziran’da şehirlerin belirli bölgelerinde toplanarak yolları kapattı,
kamu binalarına, banka ve dükkânlara zarar verdi. Bu şiddet eylemlerinin yanında bazıları da akşam
saat 21.00’de evlerde ışıkları yakıp söndürerek, balkonlarda tencere-tava çalarak veya sokaklarda el-
lerinde bayraklarla slogan atarak, araba kornaları çalarak protesto eylemlerinde bulundu. Bu eylemler
ilk anda İstanbul’daki Gezi Parkı eylemlerine destek olmak için yapılırken sonrasında mevcut iktidara
karşıtlık özelliği kazandı.
1-15 Haziran 2013 tarihleri arasında güvenlik güçleri ile eylemciler arasında çatışmalar yaşanırken
hükûmet yetkilileri, eylemcilerin temsilcileri ile görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelerde kendilerine Tak-
sim Dayanışma Platformu adını veren bir grup şu taleplerde bulunmuştur:
• Gezi Parkı, park olarak kalmalıdır.
• Bazı illerin (İstanbul, Ankara, Hatay) valileri ve emniyet müdürleri görevden alınmalıdır.
• Gaz bombası vb. materyallerin kullanılması yasaklanmalıdır.
• Gözaltına alınanlar serbest bırakılmalı ve haklarında soruşturma açılmamalıdır.
• Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarda toplantı, gösteri ve eylem yap-
ma yasağına son verilmelidir.
• Hükûmet, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprü gibi projeleri iptal etmelidir.
Yapılan bu görüşme, eylemcilere dair kamuoyunda hâkim olan “örgütlü olmayan genç göstericiler”
algısını yıktı. Gösterilerin Gezi Parkı’nın korunmasından ziyade çok sayıda projeye ve ülkenin birlik ve
bütünlüğüne karşı yapıldığı ortaya çıktı.
Güvenlik güçlerinin 15 Haziran 2013’teki müdahalesiyle park alanı boşaltıldı ve eylemlerin etkisi gi-
derek azaldı. Eylemciler bu tarihten sonra şiddet olaylarından uzaklaşarak mahalle toplantıları ve seçim
kampanyaları gibi yeni yöntemler belirledi. Gezi Parkı olayları, organizasyonundan yürütülmesine kadar
her aşamasıyla arka plandaki güçlerin gerçek niyetlerinin gün yüzüne çıkmasını sağladı. Hükûmet-
ten rahatsızlık duyan ve eylemleri organize eden kesimler, hükûmetin ekonomik ve demokratikleşme
alanında attığı adımların kendi ayrıcalıklarını sonlandırmasından hoşnut değildi. Süreç, bu kesimlerin
“yaşam tarzına müdahale edildiği” (alkol yasağı, 3 çocuk, dindar gençlik, eğitimde 4+4+4 sistemi vb.)
iddiaları üzerinden yürüdüğü için bu istekler masum ve haklı görünen talepler olarak sunuldu.
Türkiye’nin son yıllarda dış siyasetteki etkin yapısı, iç siyasetteki toplumsal barışı sağlamaya yönelik
politikaları ve ekonomik verilerdeki yükselişin sürece etki ettiği söylenebilir. Aynı zamanda hükûmetin
politikalarından rahatsız olan bazı iş çevreleri, medya organları aracılığıyla halkı kışkırtmaya çalışmış-
270