Page 36 - Felsefe
P. 36
Felsefe 11
Bentham, ahlakı fayda temelinde açıklar. Bentham, ahlakı pratik alanda öngörür. Ona göre insan,
doğası gereği acıdan kaçar ve hazza yönelir. Bu eylemin akılla bilinçli bir şekilde yapıldığında insana er-
demli olma niteliği kazandıracağını öne sürer. Acı karşısında hazzı, haz karşısında acıyı ölçüp tartan biri;
faydayı hangisinde daha çok görürse ona yönelmelidir. Ona göre mutluluk, insanın aklıyla kendi eylemini
seçmesindedir. Çoğunluğun faydasına olan davranış doğru eylemdir.
Varlığın Oluşu
Hegel’in “Gerçek bütündür.” ve “Akılsal olan gerçek, gerçek olan akılsaldır.” yargıları; Hegel felsefesinin
özeti, kapsamı ve başlangıcıdır. Hegel, bütün varlıkların tek bir özden bir yasa dâhilinde var olduğunu söyler.
Hegel’de “Tanrı”, “geist”, “fikir”, “akıl” veya “tin” kavramları mutlak olanı temsil eder.
Tin, ilk başta kendiyle özdeş ve kendisi için varlıktır. Tin, bu aşamada kendini tanımamaktadır. Kendini
tanıyabilmesi için kendi olmayanda kendini görmelidir. Kendi olmayan karşıtıdır. Tinin karşıtı doğadır.
Doğaya ve evren olmaya dönüşen tin burada kendini yitirmiştir. Yitirileni çekip koparmak yeni bir dönü-
şümü gerektirir. Amacı kendini tanımak olan tin, doğayı yeni bir dönüşüme zorlar. Tin ve doğa uzlaşır.
Sentezlenen yeni durum, tin ve doğanın mükemmel uyumu olan insandır. İnsanlık tarihi, tinin kendini
bulup tanımasının zeminidir.
Tinin kendini bilip tanıması, Hegel’in varlıkların oluş ve değişimini açıkladığı bir ilkenin ve diyalektik
yasanın sonucudur. Bu yasa üçlü bir oluş sürecini içerir: tez (sav), antitez (karşı sav) ve sentez (yeni sav).
Yeni sav, yeni bir diyalektik sürecin de başlangıcıdır.
Her bir varlık, içinde bir şey olma potansiyeli taşır. Her varlığın olacağı şey için başkalaşması yani kendi
karşıtına dönüşmesi gerekir. Sonuçta yeni bir sentezle olabileceği şeye bu diyalektik sürecin sonunda dönü-
şür. Örneğin bir elma çekirdeği aynı zamanda tohumdur, bu tohumda bir ağaç ve ağaçta bir elma olma gücü
vardır. Tohumdan yeniden meyvenin içinde tohum olma süreci diyalektik bir döngüdür. Tohum, toprağa
düştüğünde yeterli koşullar oluşursa filizlenir yani tohumluktan çıkar. Tohum bedeni oluşturmaktadır ve
bu beden, henüz yeni tohumları içermez. Büyüme koşulları yerindeyse yeni bir sıçramayla çiçeklenmeye,
ardından meyve vermeye ve dolayısıyla yeni tohumlar oluşturmaya başlar.
18-19. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÖNEMİN DİL VE EDEBİYATI İLE İLİŞKİSİ
18. yüzyılda matbaaların sayısı hızla artmış ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinde birçok yayın görülmeye
başlanmıştır. Bu dönemde burjuva sınıfının giderek büyümesi, felsefenin yanı sıra dil ve edebiyata olan
ilgi edebiyat ve felsefe alanında verilen ürünlerin artmasını sağlamıştır. Siyaset, sanat ve felsefe gibi alan-
larda yapılan entelektüel tartışmaların gazete ve dergilerde anlatıldığı, problemlere yönelik eserlerin de
kitaplaştığı görülmektedir. Akıl, deney, ilerleme, özgürlük, insan hakları, adalet ve eşitlik gibi kavramlar
sık sık kullanılmıştır.
Edebî eserler, felsefenin halk arasında yayılmasına etki eden en önemli alan olmuştur. Filozoflar, edebî
eserler de kaleme almıştır. Dil ve edebiyat alanındaki yazarların eserlerinde de felsefenin etkisi görülür.
Felsefi ve edebî eserlerin giderek çoğalması düşünsel zenginliği artırmış ve halkın aydınlanmasında etkili
olmuştur.
18-19. yüzyıl felsefesinin dil ve edebiyatla olan ilişkisi, ağırlıklı olarak Fransa olmak üzere bütün
Avrupa’da görülür.
Fransa’da Voltaire, Montesquieu ve Rousseau gibi filozoflar, önemli felsefi eserler vermiştir. Ayrıca
dönemin en ünlü yayını olarak bilinen Ansiklopedi’de d’Alembert ve Diderot gibi düşünürlerle beraber
yazılar yazmış ve bu ansiklopediden cilt cilt yayımlamışlardır. Eleştirel bir tavır içinde yazılan bu eser-
ler, o zamana kadar edinilmiş birçok bilgiyi içinde barındırması ve geniş bir kitle tarafından okunması
açısından önemlidir. Bu filozoflardan bazıları, düşünsel ve eleştirel yayınlarının yanı sıra olay örgüsü
içeren edebî türlerde de eser vermiştir. Bu eserler aydınlanmanın ruhuna uygun, felsefi içerikli eserlerdir.
Yazarlar, eserleriyle kültürel etkileşime hız katmış; halkın aydınlanmasına katkı sağlamış ve bu çabalar da
Fransız İhtilali’nin oluşmasında etkili olmuştur.
35