Page 110 - Tarih
P. 110
12. Sınıf Tarih
ATATÜRKÇÜLÜK VE TÜRK İNKILABI ÜNİTE 3
3. 6. TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR
3. 6. 1. Şapka İnkılabı ve Kıyafette Yapılan Düzenlemeler
Osmanlı Devleti bir imparatorluk olduğundan
halkın giyim kuşamı çeşitlilik gösteriyordu. Bu
durum Osmanlı toplumunun çok uluslu yapı-
sından kaynaklanmaktaydı. XIX. yüzyılda Sul-
tan II. Mahmud tarafından, ordu ve devlet me-
murlarına Batı tarzı kıyafet ve başlık olarak fes
giyme zorunluluğu getirildi. Fakat bu düzenle-
me toplumun geneline yayılamadı.
Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde 1925 yılın-
dan itibaren orduda kasket ve kep kullanılmaya
başlandı.
Şapka ve kıyafetteki en büyük adım 24 Ağus-
tos 1925’te Atatürk’ün Kastamonu’ya yaptığı Görsel 3.1: Atatürk ve çağdaş Türk toplumu
gezide atıldı. Kastamonu’ya başında bir şapka
ile giden Atatürk, İnebolu’da yaptığı konuşmada: “Medeni ve uluslararası kıyafet bizim için çok cevherli
milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek,
gömlek, kravat, yakalık, ceket elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı başlık. Bunu
açıkça söylemek isterim bu başlığın ismine şapka denir.” diyerek yeni dönemin kıyafet anlayışını açığa
kavuşturdu. (Görsel 3.1).
Bu gelişmelerin ardından TBMM, 25 Kasım 1925’te şapka giyilmesi hakkındaki kanunu kabul etti. Bu ta-
rihten itibaren şapka ve kasket, çağdaşlığın sembolü olarak Türk milleti tarafından kullanılmaya başlandı.
3 Aralık 1934’te çıkarılan başka bir kanunla, dinî kıyafetlerin din adamları tarafından yalnızca ibadet-
hanelerde kullanılabilmesi zorunluluğu getirildi. En yüksek din görevlisi olan Diyanet İşleri Başkanı bu
uygulamanın dışında bırakıldı. Türk inkılabı kadın kıyafetleri konusunda yasal bir düzenleme getirmedi.
Kadınların kıyafet konusunda çağdaş dünyaya uyumlu hâle gelmeleri kendi doğal sürecine bırakıldı.
3. 6. 2. Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde Anadolu’nun Türkleşmesinde, Türk milletinin dinî, ahlaki ve hatta sa-
natsal değerlerinin sosyal hayatta yaşanılır olmasında tarikatların ve tekkelerin büyük etkisi olmuştu.
Fakat sonraki dönemlerde tarikatlar ve tekkeler bu görevi yerine getiremez olmuşlardı. Gerek Osmanlı
Dönemi’ndeki ıslahatlar gerekse Cumhuriyet Dönemi’nde Türk inkılabının getirdiği yenilikler dolayısıyla
bir kısım tarikatlar ve tekkeler sosyal yenileşmeye direnmeye başlamışlardı. Şeyh Sait İsyanı ile tarikat-
ların Türk inkılabı için bir engel oluşturduğu düşüncesi pekişmiş oldu.
Atatürk, Kastamonu gezisinde bu konudaki düşüncesini: “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye
Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve gerçek tarikat,
uygarlık tarikatıdır.” diyerek açıkça ifade etmişti. Bu doğrultuda 30 Kasım 1925’te TBMM’de kabul edi-
len kanunla tarikatlar, tekkeler, zaviyeler ve türbeler kapatıldı. Aynı zamanda şeyhlik, dervişlik, dedelik,
seyitlik, babalık, müritlik ve türbedarlık unvanları da yasaklandı. Bu düzenlemeyle sosyal hayatın laik-
leşmesi konusunda önemli bir adım atılmış oldu.
109