Page 123 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 123
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11
Balığın çizdiği bu son dairede yaşlı adam onun gözlerini ve hemen yanı başında yüzen ramore de-
dikleri iki emici asalak balığı da gördü. Bunlar arasıra iyice yanaşıp kılıca yapışıveriyorlar ya da geride
kalıyorlardı. En aşağı birer metre uzunluğunda olan bu balıklar, hızlı yüzmeye başladıkları zaman ok
gibi gidiyorlardı.
Yaşlı adamı terleten şimdi güneşten başka bir şey daha vardı. Balığın her dönüşünde oltayı biraz
daha topluyor ve az sonra zıpkını saplayacak kadar yakına çekebileceğinden emin bulunuyordu.
“Ona iyice, iyice yaklaşmam gerek” diye söylendi. “Başını değil, doğruca kalbini delmeye çalışma-
lıyım.”
“Kendini topla, sakin ol be ihtiyar” diye söylendi.
Bunu izleyen dönüşte balığın sırtı iyice sudan çıktığı halde, yine oldukça uzak kalmıştı. Oltayı biraz
daha toplarsa balığı yanı başına kadar çekebileceğini biliyordu.
Zıpkını çok önce ucu küpeşteye takılı bir yumak sağlam ipe bağlayıp hazırlamıştı.
Balık, fiyakalı görünüşü, sakin haliyle, yalnız kuyruğunu oynatarak dönüşünü tamamlıyordu. Yaşlı
adam iplere biraz şiddetle asılıp onu daha yakına çekmeye çalıştı. Bir ara balık yan yatar gibi oldu.
Sonra yeniden doğrularak bir daire daha çizmeye koyuldu.
“Onu ben devirdim” diye söylendi yaşlı adam. “Onu yerinden oynattım.”
Kendini yine bayılacak gibi hissettiyse de var gücüyle çekmeye devam ediyordu. “Onu ben devir-
dim” diye düşündü. “Belki bu kez altederim. Çekin ellerim, asılın! Direnin ayaklarım! Benim için dayan
başım! Benim için dişinizi sıkıverin. Şimdiye dek beni yarı yolda komadınız. Bakın bu sefer bitireceğim
işini.”
Bütün gücünü toplayıp, hazırlanmıştı, fakat balık bir yolunu bulup elinin yetişemeyeceği kadar
uzaktan geçiverdi.
“Balık” diye söylendi yaşlı adam. “Balık, nasıl olsa öleceksin. Beni de beraberinde mi götürmek
istiyorsun?”
“Bu gidişle bir şey çıkmaz” diye düşündü. Ağzı konuşamayacak denli kurumuştu; fakat başaltında
duran testiye uzanamıyordu. “Bu kez iyice çekmeliyim” diye geçirdi aklından. “Daha fazla dayanabile-
ceğimi pek sanmıyorum.”
“Ne diye dayanamayacakmışım be!”
diye kendi kendine çıkıştı. “Daha çok da-
yanırsın.”
Bir sonraki daire tamamlanırken balık
neredeyse eline geçiyordu. Fakat hayvan
yine kendini doğrultup uzaklaşmayı ba-
şardı.
“Balık, beni öldürüyorsun balık” diye
söylendi. “Ama buna hakkın yok biliyor-
sun. Birader açık konuşalım, senin kadar
büyüğünü, senden daha güzelini ya da
soylusunu, kısaca senin gibisini görme-
121