Page 119 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 119
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11
Turgut, Süleyman’dan ayrıldıktan sonra Selim’in Ankara’daki bir başka arkadaşı olan Metin’le
görüşür. Metin’e Selim’in öldüğünü söylemez. Bu arada Turgut’un öteki benini temsil eden, hayalî
bir kişilik olan Olric ortaya çıkar. Turgut bu hayalî varlıkla iç dünyasında sürekli konuşur, sorgula-
malara girer.
İstanbul’a dönen Turgut, Selim’in ölümünden aylar sonra onun Esat adında bir arkadaşıyla
görüşür. Esat, Turgut’a Selim’i anlatır; onun okuduğu kitaplardan, duyarlı, kırılgan kişiliğinden
söz eder.
Turgut, bir gün şantiyede çalışırken kendisini görmeye Günseli adında bir kadın gelir. Günseli,
Selim’le ölümünden bir yıl kadar önce tanıştığını söyler. Selim’le yaşadıklarını anlatır. Selim’in, ar-
kadaşları tarafından nasıl yalnız bırakıldığından; sevgisizlikten, ilgisizlikten, anlayışsızlıktan nasıl
bunalıp hayata küstüğünden ve hastalandığından söz eder. Turgut, Selim’in eski arkadaşlarıyla
görüştükçe onun farklı bir yönünü öğrenir. Selim’i tanıma sürecinde bir yandan da kendisini sor-
gulamaya, keşfetmeye başlar ve bu sorgulama ve keşfetme sürecini hızlandırmak için evini ve
ailesini terk eder. Arabasıyla çıktığı yolculukta bir motelde mola verir ve sürekli yazmaya başlar.
Daha sonra motelden ayrılır ve bir şehre gelir, bankaya uğrayarak bütün parasını çeker. Tren istas-
yonuna yakın bir yerde arabasını terk eder. Bir trenden inip bir başkasına binerek sürekli yolculuk
yapmaya başlar.
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları
istihza: Gizli veya ince alay. somya: Şilteyi taşımaya ve ona esneklik verme-
ye yarayan yaylı kerevet.
M
Metin ve Türle İlgili Açıklamalaretin ve Türle İlgili Açıklamalar
Modernizm Akımı
XIX. yüzyılda Batı’da Aydınlanma Dönemi’yle gelişen, pozitivizme dayanan bilim anlayışı, insa-
na her alanda sürekli ilerlediği ve geliştiği inancını vermiştir. Bu durum insanoğlunun hayata ilişkin
iyim-ser bir bakış geliştirmesini sağlamıştır. Geleneksel-gerçekçi roman da bu temel üzerinde şekil-
lenmiş, en yetkin ürünlerini XIX. yüzyılda vermiştir. Ancak bilim alanındaki bazı gelişmeler sonucu
roman an-layışı değişmeye başlamıştır. XX. yüzyılda ortaya çıkan kuantum fiziğinin getirdiği bulgu-
lar, Heisen-berg’in (Hayzınberg) Belirsizlik Kuramı ve Einstein’ın (Aynştayn) Görecelik Kuramı, insa-
noğlunun ger-çek algısının parçalanması ve belirsizleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu yeni duruma
göre gerçek; göreceli, parçalı bir olasılıktan başka bir şey değildir. Bilimsel alanda meydana gelen
bu değişimin yanı sıra insanın kavrayamadığı karmaşıklıkta yeni teknolojik ürünlerin ortaya çıkması,
insanoğlu-nun kendi ürettiği bu ürünler karşısında yabancılaşmasına, kendisini zayıf ve değersiz his-
setmesine neden olmuştur. Bütün bu olgulardan başka I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ve felaket-
ler insanın hayata karşı iyimserliğini, inancını temelden sarsmıştır.
Modernist roman; bu yeni olgu ve gelişmelere koşut olarak parçalanmış gerçeklik karşısında
kuş-kucu ve tedirgin olan, iç dünyasına çekilen, yabancılaşan, toplumla çatışan, karamsar, bunalımlı,
zayıf bireyi konu edinmiştir. Bu roman anlayışında kronolojik zamanda geriye dönüşler yapılmış, ge-
lenek-sel anlatım ve yapıdan uzaklaşılmış, olay örgüsü ve mekân önemini kaybetmiştir. Modernist
roman-cılar daha çok şiirsel söyleyişten, çağrışımlardan, mitlerden, alegorik anlatımdan yararlanmış-
lar; iç çözümleme, iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş gibi anlatım tekniklerine başvurmuşlardır.
117