Page 118 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 118

11         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI





               de, hazin bir belge. Efendim? Bütün kötülük bu perdeden, bu raylardan geliyor. Yerde, asıl rengi anla-
               şılmayan bir halı ve bir iki kilim parçası. Yazık oldu. Müzeyyen Hanım oğlunun mürüvvetini göremedi.
               Odasını, gönlünce süsleyemedi. Ya da bir kadın... kim bilir? Kitaplığının rafları toz içinde... masanın
               üstü de... Buraya hiç dokunulmamış. Demek beş yılda bitiremem, diyorsun. Sürekli okusam da. Bitire-
               ceğim Selim. Bütün dünyaya gücümüzü göstereceğim. Eğildi, yazı masasının gözlerini rasgele açarak
               içindekileri çıkarmaya koyuldu. Sonra, bütün kâğıtları kucakladı, hem yatak hem divan olarak kulla-
               nılan somyanın üstüne taşıdı ve kâğıtların yanına uzandı. Müzeyyen Hanımın yağlı boya manzaralı
               yastıklarından birine yaslanıp önündeki yığını karıştırmaya başladı. Yatak varken masada okumak da
               ne oluyor derdi ‘rahmetli’. Boğazına bir şey düğümlendiğini hissetti. Sen Müzeyyen Hanım değilsin.
               Merhum, arkasından ağlanmasını katiyen istemezdi. Hatta bana bir gün... ne yazık ki bir şey söyleme-
               di. Yalnız bu konuda bana ‘dersimi’ vermemişti. Acaba bu notları hemen okumaya başlasam mı? Evde
               rahat olmayacak. Başını kapıya çevirerek: “Müsaade ederseniz, ben buraları biraz karıştırıyorum,” diye
               seslendi. “Acaba gerçekten okumalı mıyım? Ona bir faydası dokunur mu?” Konuştuğunu farkederek
               sustu. Ne yapsan faydası var oğlum Turgut. Merak için başlasan bile. Bir yerden başlamak zorundasın.
               Ayağa kalktı. (...) Tekrar oturdu. Kalpsiz adam! (...) Onun gizli yönlerini deşmeye hazırlanıyorsun. Onun
               iyiliği için. Kime iyilik? Bilmiyorum. Öyle söyleyiverdim işte. Durmadan çalışacağıma söz vermiştim
               ya... Peki ne yapmalı? Evet ne yapmalı? Dur bakalım; ‘Ne Yapmalı’yı arayalım önce. Hayır arama, kapıyı
               kapa ve çık. Olmaz, Selim bile gülerdi böyle bir korkaklığa. O halde sonuna kadar git. O ne demek?
               Yani hepsini oku mu demek? Biliyorsun ne demek olduğunu. Hayır bilmiyorum. Evet biliyorsun. Hayır
               bilmiyorum. Peki neden geceleri, evde homurdanarak dolaşıp duruyorsun? Neden, kendi kendine
               söyleniyorsun arasıra, ‘Hayır, olmaz, manâsız,’ diye. Bilmiyorum. Biliyorsun. Benim durumumdaki ada-
               ma yakışmaz da ondan. Gülünç olurum sonra. Otomobil işini yapan muhasebeci bir duysa... beni
               kandırmaya çalışma. Sen duydun mu bir adamın ‘durup dururken’... Duydum, gazetede yazıyordu.
               Gazete dediniz de aklıma geldi: Nermin yemeğe bekler beni... müsaadenizle. Espri yaparak kurtula-
               mazsın; koltukta söz verdin. Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni
               yanlışlıkla çıkardılar sahneye. Ben yoldan geçen... Bütün sorumluluk sende. Hayır değil. Benden paso;
               çocuk da daha altı yaşını doldurmadı biletçi amcası. Evet, çocuklar da bekliyor. Paramı geri istiyorum;
               yanlış filme gelmişim. Görüyorsun, benim gibi rezil bir insandan hayır gelmez. Ölü evinde oturmuş...
               Yataktan fırlayarak kalktı, pencerenin önüne gitti. Perdeyi aralayarak dışarı baktı: pis bir aralık! Hemen
               yanında birbirinin üstüne yığılmış evler. Az gökyüzü. Sen o kadar yıl oku, didin; mektebini bitir... sonra
               çöplük gibi bir yere bak. İnsan ruhu... Efendim? Hayır! Çıkıp gitmeliyim bu odadan. Gel bizde kal, de-
               dim. Karın istemez, dedi. Karıyı boşver, dedim. Benim derdim başka, dedi. Bir gelseydi... Ben de fazla
               ısrar etmedim galiba. Böyle olacağını... Efendim? Batsın efendin senin! Ne olur çıkıp gidelim buradan.
               Biraz anlayışlı ol. On bin peşin vereceğim bu günlerde, biraz dişimi sıkmam gerekiyor. Olmaz. Bu işe
               tayin edildiniz. İstifası yoktur askerlik gibi. Bütün hayatımı ayaklarının altına seriyorum: incele beni!
               Çürüğe çıkarırsın biraz insaflıysan. Peki, Allah canımı alsın kötü niyetim yok. Peki, anladık; okuyacağız.
                  (...)
                  Romanın ilerleyen bölümlerinde Turgut’un Selim’i ölüme götüren nedenleri öğrenmek için
               onun kimlerle görüştüğünü, neler yaptığını araştırması anlatılır.
                  Turgut çalıştığı şirketin bir işi için Ankara’ya gider. Orada önce Selim’in arkadaşı Süleyman
               Kargı ile görüşür, ona Selim’in öldüğünü söyler. Bu habere çok üzülen Süleyman Kargı, Turgut’u
               evine davet eder. Birlikte Selim’in yazdığı şiiri ve bu şiirin açıklamalarını okurlar. Turgut bu yazı-
               lanlardan Selim’in derin bir mutsuzluk içinde olduğunu, çevresindeki insanların onu ne çok yara-
               ladığını anlar.




        116
   113   114   115   116   117   118   119   120   121   122   123