Page 190 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 190

12         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI




             CİHANGİR,  (Eli dudaklarında sus der gibi, mecalsiz bir sesle). — Çok kan aktı ağabey, pek çok kan… Babam bir
                        ikinci ihanet haberine dayanamaz… Babamızı seversin değil mi? Bilirim sen de onu benim kadar se-
                        versin. Babamız bir ikinci darbeye daha dayanamaz ağabey. Ona bu ikinci darbeyi biz indirmeyelim.
             BAYEZİT,   (Kardeşinin erimiş bitmiş olduğunu o zaman fark eder). — Sen de, sen de bitmişsin, mahvolmuşsun.
                        Ateşler içinde yanıyorsun.
             CİHANGİR,  (Yüzünde bir memnunluk ifadesiyle). — Ben, öleceğim ben ağabey. Allah’a şükür öleceğim ben… Bu
                        facianın devamını göremiyeceğim. Bu facia burada, bu kadarla bitmeyecek… Haklısın ağabey, kendi-
                        ni koru.
             BAYEZİT,   (Onu göğsünde sıkarak ağlar). — Kardeşim…
             CİHANGİR,  — Gel benimle… Ve yarın babama görünmeden dön. (Bayezit’ın elinden tutar, öteki eli yine dudakla-
                        rında sus; der gibi… Yürür, ikisi de annelerinin önünden onu görmüyormuşçasına geçerler ve merdi-
                        venlerin ilk basamağında iken sahne kararır.)























                  Halk, Şehzade Mustafa’nın ölümünden sorumlu tuttuğu Rüstem Paşa’yı istemektedir. Sarayın önünde
                toplanan halkın öfkesi dinmez. Bunun üzerine halkı kışkırttığı düşünülen Mustafa’nın yakın dostu şair ola-
                rak ünlenmiş Yahya yakalanıp saraya getirtilir. Önce Rüstem Paşa’nın karşısına çıkarılan Yahya, Rüstem Paşa
                karşısında da susmaz ve Şehzade Mustafa olayı ile ilgili Rüstem’in sorumlu olduğunu vurgular. Bunun üze-
                rine Rüstem, Yahya’yı Kanunî’nin karşısına getirir.

                  Aşağıda tiyatronun son bölümü olan, Yahya’nın Kanunî’nin karşısına getirildiği, bu esnada Ka-
                nunî’nin de Rüstem ve Hurrem’le yaptığı konuşmayı okuyacaksınız.

                                                        TABLO: V
                                                       SAHNE : VIII
                                              Yahya, Rüstem, Kanunî, Hurrem
               RÜSTEM,    — Efendimiz, pek büyük saygısızlık eder, pek büyük küfürde bulunur.
               KANUNÎ,    (Acı bir sesle). — Öyledir, şair tayifesi hep öyledir. Küçük kelimelerden hoşlanmazlar…(Batıcı bir
                          eğlenişle) Tahtımın etrafında senin gibi uyanık, senin gibi müdebbir vezirler ne kadar lâzımsa, ta-
                          b’amla benim aramda da böyle sözünü sakınmaz uyanık kafalı insanlara ihtiyacım vardır. Bıraka-
                          lım bu adamlar yazsınlar… Onlar yazsınlar sonra biz onların yazdıklarını alıp okuyalım… Bakalım
                          yaptıklarımız dışardan iyi mi görünür, kötü mü? Serbest bırakın onu. (Yahya’yı serbest bırakırlar.)
                          Ötekileri de (Yahya selâmlar ve çıkar.) (Kanunî Rüstem’e döner) Onlar bize ayna tutarlar Rüstem.
                          (Batıcı bir alayla) Yüzün temizse bak, değilse kaçın. (Çok üzgün) Ben o aynayı birkaç kere kendime
                          tuttum Rüstem, ne söyler bilirim. (Hurrem’e döner, mânalı) Artık ihtiyarladım Hurrem, aynalarda
                          eski yüzümü bulamıyorum. Sen bulabiliyor musun? (Rüstem’e döner) Ya sen? (Güler, ağır kor-
                          kunç bir gülüştür bu) Aynalardan korkunuzu anlıyorum. (Ortaya) Tez ışık getirin bana.
               (…)



        188
   185   186   187   188   189   190   191   192   193   194   195