Page 91 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 91

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                         10




               KARAGÖZ     : İşte ben de öyle yaptım.
               HACİVAT     : Sen ne yaptın?
               KARAGÖZ     : Ben de çaydanlığı okuttum geldim.
               HACİVAT     : A birader, çaydanlık okur mu?
               KARAGÖZ     : Semaver okur da çaydanlık okumaz mı?
                             [………………………]
               HACİVAT     : Allah iyilik versin!
                             [………………………]
               HACİVAT     : Karagözüm, ben sana bir şey söyliyeceğim.
               KARAGÖZ     : Söyle bakalım!
               HACİVAT     : Bilmece bilir misin?
               KARAGÖZ     : Maşallah!
               HACİVAT     : Efendim?
               KARAGÖZ     : Maşallah!
               HACİVAT     : Demek bilirsin?
               KARAGÖZ     : Zâhir!
               HACİVAT     : Yaa!
               KARAGÖZ     : Elbet. Bilmece demek ben demek, ben demek bilmece demek. Söyle bilmeceni, al cevabını!
               HACİVAT     : Peki, Karagözüm, bir tane söyleyim.
               KARAGÖZ     : Söyle bakalım.
               HACİVAT     : Efendim, “Sokakta aldım bir tane, evde oldu bin tane”. Nedir o, bil.
               KARAGÖZ     : Onu bilirim yahu!
               HACİVAT     : Nedir efendim?
               KARAGÖZ     : Tahtakurusu.
               HACİVAT     : Hay Allah müstehakkını versin, Karagözüm! Tahtakurusu olur mu?
               KARAGÖZ     : Sokakta bir tane al da bak, evde on bin tane olur.
               HACİVAT     : Benim söylediğim bilmece “nar”.
               KARAGÖZ     : Haaa, nar. (Güler.) he he he!
               HACİVAT     : Bir daha söyleyim bakayım.
               KARAGÖZ     : Söyle bakalım.
               HACİVAT     : Efendim, “Çınçınlı hamam, kubbesi tamam, bir gelin aldım, babası imam”.
               KARAGÖZ     : Onu bilirim.
               HACİVAT     : Kim o?
               KARAGÖZ     : Bizim mahallenin imamı.
               HACİVAT     : A Karagözüm, öyle değil efendim; bu benim söylediğim başka bir şey. Canlı değil, lâkin canlı
                            gibi-efendime söyleyim- çalışır.
               KARAGÖZ     : Canlı değil de canlı gibi çalışır, canlı gibi, canlı gibi… Bildim, Hacivat!
               HACİVAT     : Efendim, nedir bu?
               KARAGÖZ     : Hamamın kurnası.
               HACİVAT     : Hay Allah müstehakkını versin! Yahu efendim, buna “saat” derler saat!
               KARAGÖZ     : Yahu, bu şimdi hamamın kubbesi mi oldu?
               HACİVAT     : Zâhir!... Karagözüm, sen haniya “Bilmece biliyorum” dedin ya?
               KARAGÖZ     : Biliyordum ama unutmuşum.
               HACİVAT     : Bir kere daha söyliyeceğim.



                                                                                                           89
   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96