Page 93 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 93

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                         10




               HACİVAT     : Bir misafirliğe gitsek.
               KARAGÖZ     : Gitsek.
               HACİVAT     : Efendim, kapıyı çalarız.
               KARAGÖZ     : Evet.
               HACİVAT     : Kapıyı çalarız.
               KARAGÖZ     : Neye çalıyoruz kapıyı?
               HACİVAT     : Efendim, yani kapıyı açsınlar diye.
               KARAGÖZ     : Ben de zannettim, kapıyı şöyle [………] çalacaksın.
               HACİVAT     : Efendim, bize kapıyı açarlar.
               KARAGÖZ     : Açarlar.
               HACİVAT     : “- Buyurun!” derler değil mi?
               KARAGÖZ     : Ya demezlerse?
               HACİVAT     : Canım, derler. Efendim, gider misafir odasında otururuz.
                             (...)
               HACİVAT     : Efendim, yemek vakti gelip de yemek yedirecekleri zaman, evvel be-evvel yemek odasının
                            ortasına bir şey sererler. Ne sererler, Karagözüm?
               KARAGÖZ     : Yemek odasının ortasına mı?
               HACİVAT     : Evet.
               KARAGÖZ     : Çamaşır sererler.
               HACİVAT     : Canım, ne münasebeti var?
               KARAGÖZ     : Sokakta yağmur, yağış olur, kurusun diyerekten.
               HACİVAT     : Hayır efendim, sofra kurarlar.
               KARAGÖZ     : Haa, sofra kurarlar.
               HACİVAT     : Sofranın üstüne dört ayaklı ne korlar?
               KARAGÖZ     : Komşunun köpeğini korlar.
               HACİVAT     : Tuu, Allah müstehakkını versin, Karagözüm! Ne ağzı bozuk adamsın!... Efendim, işkembe kor-
                            lar.
               KARAGÖZ     : İşkembe korlar.
               HACİVAT     : İşkembe korlar. İşkembenin üstüne tekerlecik, yuvarlacık bir şey korlar. Ne korlar?
               KARAGÖZ     : Tekerlecik, yuvarlacık.. [………] korlar.
               HACİVAT     : Hayır efendim, sini korlar.
               KARAGÖZ     : Beni ne kosunlar, seni korlar.
               HACİVAT     : Efendim, sini korlar.
               KARAGÖZ     : Tepelerim vallahi, seni korlar.
               HACİVAT     : Canım, Karagözüm, sini korlar.
               KARAGÖZ     : Lâzımsa beni komazlar, seni korlar.
               HACİVAT     : Karagözüm, yani tepsi korlar.
               KARAGÖZ     : Ee, korlar.
               HACİVAT     : Onun etrafına –efendime söyleyim- kaşıklar, -efendime söyleyim- ekmekler ve havlular dizilir.
               KARAGÖZ     : Dizilir.
               HACİVAT     : Misafirler de etrafına oturur.
               KARAGÖZ     : Oturur.
               HACİVAT     : Evvel be-evvel ortaya sıcacık, suluca bir şey korlar. Ne korlar bakayım?
               KARAGÖZ     : Sıcacık, suluca… sıcacık, suluca… Bildim, Hacivat!



                                                                                                           91
   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98