Page 92 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 92

10         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI



               KARAGÖZ     : Söyle bakalım.
               HACİVAT     : Efendim “Yer altında kırmızı minare”.
               KARAGÖZ     : Kim bilmez onu yahu!
               HACİVAT     : Nedir bu bakayım?
               KARAGÖZ     : Bu, kırmızı minare işte.
               HACİVAT     : Değil efendim, bu yenir.
               KARAGÖZ     : Eee?
               HACİVAT     : Bu yenir.
               KARAGÖZ     : Evet, minare yenmez… Ne o, Hacivat?
               HACİVAT     : Efendim, “havuç”.
               KARAGÖZ     : Eee?
               HACİVAT     : Havuç.
               KARAGÖZ     : Sen de benden tokatları ye avuç! (Vurur.)
               HACİVAT     : Karagözüm, bir tane daha söyliyeceğim. Bilemezsen karışmam.
               KARAGÖZ     : Söyle bakalım.
               HACİVAT     : “Bir ufacık fıçıcık, içi dolu turşucuk”.
               KARAGÖZ     : Onu bilirim yahu, Allah Allah!
               HACİVAT     : Efendim?
               KARAGÖZ     : Bilirim.
               HACİVAT     : Nedir efendim?
               KARAGÖZ     : Turşu fıçısı.
               HACİVAT     : Değil efendim.
               KARAGÖZ     : Fıçı turşusu.
               HACİVAT     : Değil, canım.
               KARAGÖZ     : Lahana turşusu.
               HACİVAT     : Canım, değil.
               KARAGÖZ     : Pırasa turşusu.
               HACİVAT     : Değil, canım.
               KARAGÖZ     : Turşuların turşusu.
               HACİVAT     : Karagözüm, değil. “Bir ufacık fıçıcık, içi dolu turşucuk”.
               KARAGÖZ     : Adam turşusu.
               HACİVAT     : Yani adam turşusu olur mu?
               KARAGÖZ     : Maşallah!
               HACİVAT     : Nasıl oluyor o?
               KARAGÖZ     : Benim gibi öyle iki saat, iki buçuk saat meşalenin arkasında, karşısında, ondan sonra habire
                            bağırıp çağırırsa adam turşusu olmaz mı, Hacivat?
               HACİVAT     : A Karagözüm öyle değil. Benim sana söylediğim bilmece, efendim, hastalara şifâ, dertlilere
                            devâ…
                             (…)
               KARAGÖZ     : Onu bildim.
               HACİVAT     : Ne o?
               KARAGÖZ     : Aksaray Hamamı.
               HACİVAT     : Öyle değil efendim… Şimdi, Karagözüm, seninlen buradan kalksak…
               KARAGÖZ     : Evet.



          90
   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97