Page 11 - Felsefe 10 | 2.Ünite
P. 11
2. ÜNİTE Felsefe ile Düşünme
2.1.1.6. Gerçeklik ve Doğruluk
Kelime anlamına göre gerçeklik, var olan her şeydir. Başka bir deyişle hakikatin kendisidir,
gerçek olandır. Gerçeklik, bilgi türlerine göre farklı anlamlar içerir. Örneğin bilimsel bilgiye göre
gerçeklik deneye konu olabilen varlıklarla ilişkilidir ve olguların genellemelerine dayalı bir yasal-
lılık ile ifade edilir (tümevarım). Felsefi bilgide gerçeklik için duyuları aşan akıl ve ruhsal ögeler
de kabul edilir. Bu durumdan hareketle somut gerçekliğin yanında soyut gerçekliğin de olduğu
söylenebilir. Somut gerçeklik insan zihninden bağımsız olarak var olan, varlığı insana bağlı olma-
yan maddesel gerçekliklerdir. Soyut gerçeklik ise bizzat insanın akılsal ve ruhsal yönüne bağlı olan
gerçekliklerdir. Bir çınar ağacı somut gerçekliğe, matematiksel temel önermeler soyut gerçekliğe
örnek gösterilebilir.
Gerçekliğin bir bilgi durumunu işaret etmesi doğruluk kavramını ortaya çıkarır. Söylenen bir söz
gerçeklik ile örtüşüyorsa o söz için doğrudur denilir. Bir şeyin doğru olması, işaret ettiği gerçekliğin
bir kısmını veya tamamını yansıtmasıyla ilişkilidir. Doğruluk, iki anlamı olan bir kavramdır: olgusal
(içerikli) ve formel (biçimsel) doğrulama. Olgusal doğrulama; bir yargının, önermenin gerçeklikle
yani yöneldiği nesne ile uyuşmasıdır. “Güneş, her gün doğar ve batar.” yargısı gerçeklikle uyuştuğu
için doğrudur. Buna bilgi doğruluğu da denir. Doğruluğun diğer bir anlamı olan formel doğrulama
ise düşüncenin kendi içinde çelişmemesi, tutarlı olması hâlidir. “Üçgenin iç açılarının toplamı 180
derecedir.” yargısı kendi içinde tutarlı olduğu için doğrudur. Bu durumsa mantık doğrusu olarak
ifade edilir.
Örnek
Olgusal doğruluk: Su yeterince ısıtılırsa kaynar.
Formel doğruluk: Bekarlar evli değildir.
Ahmet de bekardır.
O hâlde Ahmet evli değildir.
2.1.1.7. Felsefede Temellendirme
Yaşantısında pek çok sorunla karşılaşan insan, çözüme yönelik cevapların doğruluğundan şüphe
duyduğunda birtakım yollar izler: “Dışarıda yağmur yağıyor mu?” sorusuna verilen cevaptan şüphe
duyduğunda dışarıya yönelir ve cevabın doğruluğuna bakar. Bazı sorulara verilen cevapların doğ-
ruluğu ise birtakım bilimsel araştırmalar sonucunda öne sürülen açıklamaları gerektirir. “Havaya
atılan cisimler neden yere düşüyor?” sorusuna verilen cevapların doğruluğu bu türdendir.
Yukarıda söz edilen sorulara verilen cevapların doğru olması farklı yöntem veya teknikler gerek-
tirse de bunlar kanıtlayıcı ölçütlere dayandıkları için cevabın geçerliliğini de sağlar. Bir soruya veri-
len cevap arayışı bu ölçütlere sahip olmayabilir ve geçerlilikleri için başka türden yol ve yöntemler
gerekebilir. “Ben kimim?”, “Kendimi tanıyor muyum?”, “Herkes için geçerli ahlak kuralları olabilir
mi?”, “Hayatın amacı ne olmalıdır?”, “Aşk nedir?”, “En iyi yönetim biçimi hangisidir?”, “Her şeyin bir
nedeninin olması zorunlu mudur?” gibi hayatın ana problemlerine yönelik sorulara verilen cevaplar
bu türdendir ve onların doğru olup olmadığına bilimsel yöntemlerle açıklama getirilemez. Bu tip
sorulara yönelik anlamlı çözümleme girişimleri felsefeden beklenebilir ve onun izlediği yönteme de
temellendirme denir.
Felsefede temellendirme denince öncelikle gelişigüzel bir açıklama değil akıl yürütme, ele alı-
nan soruna ilişkin kanıtlama veya çürütme anlaşılır. Felsefede temellendirme, düşüncenin ya da
görüşün dayanaklarını göstermeyle ya da gerekçelerini ortaya koymayla yapılır. Temellendirme
yoluyla ele alınan soruna ilişkin bilgi ya da görüşler incelenir, daha sonra akıl ve mantık ilkeleri
yardımıyla tutarlı hâle getirilir. Kısacası problem, ayrıntılı olarak betimlenir ve düşüncelerin ortaya
konması sağlanır. Filozofun probleme yönelik temellendirme yaparak ulaşmış olduğu cevabın doğ-
ruluğuna, yapmış olduğu temellendirmenin yapısal tutarlılığına bakılarak karar verilir. Filozofun
temellendirmesinin geçerliliği en azından buna bağlıdır.
47