Page 30 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 30

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11            6



                  Havanın iniştiği, güneş ışığının karda pırıl pırıl yansılar yaptığı bir günün kuşluğu idi. İşsiz güç-
              süz köy erkekleri, güneş vurmuş duvar diplerine üçer beşer çömelmişler, gevezeliğe tutuşmuşlardı.
                  Hıdır Emmi, kısrağın köyden ayrılmasını köylülerin görmesini istiyordu, “insaniyet böyle olur”
              dedirtecekti aklınca köylüye... Atın geçeceği sokağa bir göz attı. Laflaşan köylüleri gördü. Tam sıra-
              sıydı. Oğluna seslendi. Birlikte Doru’yu ahırdan çıkardılar. Kısrak pırıl pırıldı, tertemizdi. Bir hafta
              önceki otluk altına yıkılmış at değildi. Güç, iyisinden yüreğine yerleşmişti. Boynu dik, bacakları ger-
              gindi. At, acele ediyor, kesik kesik kişniyordu.
                  Sokağa çıkınca Hıdır Emmi yuları dibinden tuttu. Bu hâlde at biraz huysuzlaşır, caka yapar, kişi-
              liğini gösterirdi. Ağır ağır yürüdü Hıdır Emmi. Yarış yerinde at gezdirir gibiydi.
                  Köylüler Kısrak’ın çalımını görünce şaşırdılar.
                  -Pravo Hıdır Emmi, dediler. Sana bin pravo... Sen olmasan, bu at çoktan dereyi doldururdu.
              Çoktan iskeleti çıktıydı.
                  Hıdır Emmi “ya öyle” dercesine başını salladı. Her köylü topluluğu Emmi’yi övdü. Birkaçı: Hava
              iyi, harman yerine dek biz de gidelim dediler. Hep birlikte harman yerine geldiler. Hıdır Emmi yuları
              çıkardı
                  - Haydi yavrum, dedi. Allah yolunu açık etsin, canavarın şerrinden korusun...
                  Kısrak bir iki saniye ihtiyara baktı, sağına soluna göz attı. Geldiği yöne giden yolu gördü. Kiş-
              nedi, hafiften oynaştı, tırısa kalkarcasına yürüdü. Başı arabada koşulu gibi ine kalka yol aldı. Araba
              tekerleklerinin izleri çoğalmış yola gelince tırısı arttırdı.
                  Hafif meyilli yokuşu aşıp gözden kayboluncaya dek köylüler atı izlediler. Sonra Hıdır Emmi
              önde köye döndüler. Emmi köylünün övmelerini sessizce dinleyerek yürüdü. “Tanrı bilsin “ diyordu
              içinden. “Bu köylü, davulun iki tarafına da vurmayı bilir.”
                  Kısrak yokuşu aşınca ovayı, ovanın ortasında kıvrıla kıvrıla akan ırmağı, ırmağın öbür geçesinde
              dağınık düzende dolaşan atları gördü. Heyecanlandı. Uzun güçlü bir kişneme tutturdu. Atlar başla-
              rını sesin geldiği yöne çevirdiler.
                  Doru kendini hızla ırmağa vurdu. Bu kez su atı göğüslüyordu. Aldırmadı, yürüdü. Suyu yara
              yara karşı kıyıya geçti. Hiç durmadan ırmak kıyısı dikliğini aştı. Birkaç yüz metre ötedeki yılkılıklara
              doğru kişneyerek ilerledi. Atlar da kişnediler. Kısrak’ı yarı yolda Aygır karşıladı. Kişneyerek yanına
              sokuldu. Boynunu süreli kokladı, yürüdü.
                  Yılkılıklar, gurbetten kardeşleri dönmüşcesine sevindiler. Doru’yu kişnemelerle selamladılar,
              karşılık aldılar.
                  Kısrak’ın bakışları uzun süre atların üzerinde dolaştı. Sonra telaşlı bir hal aldı. Hızla ve kişne-
              yerek gezinmeye başladı. Her atın yanında durdu. Bir atı iyice süzdükten sonra diğerinin yanına
              geliyor, atı süzüyor, hırslanıyor, kişniyor, bir diğerinin yanına gidiyordu. Böylece turunu tamamladı.
              Bir şeyler arıyordu besbelli. Aradağını da bulamamıştı. Son kişnemesini tepelere doğru bıraktı. Başı
              önüne düştü, durgunlaştı. Epey süre kıpırdamadı. Çilkır yoktu. Doru’nun eşi yoktu. At kalabalığında
              yapayalnızdı şimdi...


                                                                Sayar, A. (2007). Yılkı Atı. Ankara: Ötüken. s. 91-97.

             1.  Aşağıdaki söz ve söz gruplarının anlamını bağlamdan hareketle tahmin ediniz, TDK Türkçe Söz-
                lük’ten yararlanarak tahminlerinizin doğruluğunu kontrol ediniz.
                kuşluk vakti:


                ivaz:

                bıldır:


                paçasını kurtarmak:


                                                                                                    29
   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35