Page 28 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 28

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11            6

             6. ÜNİTE: Roman
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi
             Konu          Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Roman Örneği (1950-1980)                 40 dk.
             Kazanımlar    A.2. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
                           A.2. 8. Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirler.
                           A.2. 9. Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerinin işlevlerini belirler.
                           A.2. 16. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.

              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Soruları okuduğunuz metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                     YILKI ATI

                  [İç Anadolu’nun yoksul bir köyünde, Üssüğün İbrahim, kış yaklaşırken hayvanlarının yiyeceği yemi
              ve samanı temin edememiştir. Cins bir at olan Dorukısrak ile defalarca yarış kazanmış, Dorukısrak’ı
              kendine övünme meselesi yapmıştır. Bu yıl saman ve yem kıtlığından Dorukısrak’ı yılkıya (başıboş bı-
              rakılmış at veya eşek) yani yabana salacaktır ve öyle de yapar. Dorukısrak çetin doğa koşullarına uyum
              sağlayamaz ve bir köye bitkin hâlde iner. ]
                  Aşağıda Dorukısrak’ın köyde iyileşmesinin anlatıldığı bölümü okuyacaksınız.
                  Sekiz
                  Hıdır Emmi ve oğlu gün boyu ve gece yarısına dek kısrağı sık sık yokladılar. Kaynamış saman
              soğudukça değiştirdiler. Kepek kavurup çorba yaptılar. Leğenle önüne koydular. İçirtmeye çalıştılar.
              Doru içmedi. Kızarmış gözleri yarı yarıya açılıyor, sonra kapanıyordu. Kıpırdamayı bile canı istemi-
              yordu.
                  Ertesi sabah Hıdır Emmi ahıra daldı. Kendi hayvanlarına göz atmadan kısrağın yanına geldi. At,
              yine yatıyordu. Elindeki idare lambasını başına yaklaştırdı. Yüzünü aydınlattı. Soluk alışı biraz olsun
              canlanmıştı. Süreli buhar, nefes borularını kısmen olsun açmış, soluk alışı kolaylaşmıştı. Sevindi.
                  - Cansız yumurtaya can veren Rabbim, dedi. Senden umut kesen kâfir.
                  Hastalık iki günde Doru’yu temelli deri kemik etmişti. Yanakları, göz kıyılarının derileri sıyrıl-
              mış, kırmızı kırmızı yaralar çıkmıştı ortaya...
                  - Bir iyi ol kadersiz, bir iyi ol... Bir haftada ceylana dönersin sen... Eskiler ne demiş? At yedi
              günde, it yediği günde...
                  Kuşluk vakti kepek çorbasını ısıtıp yeniden getirdiler. Atın başını kaldırdılar. Doru, çorbayı önce
              kokladı. Sonra yalar gibi dilini çorba içinde birkaç kere oynattı. Baba, oğul sevindiler.
                  - Doru paçasını ecelin elinden kurtardı, dediler.
                  Her işin ivazsız olanı güzeldir. Huzur ve haklı mutluluk ivazsızlıktan doğar. Hıdır Emmi’nin
              sevinci peşinden gelen mutluluk da bu yüzdendi.
                  Kısrak iki gün yattı. Her geçen saat iyileşme belirtileri artıyordu.
                  Üçüncü gün ön ayaklarını karnına doğru çekti. Oturma düzenine geçti. Başını kaldırdı. Birkaç
              kez kalkmaya çabaladı. Kalkamadı. Ama, önüne konan kepek çorbasını içti...
                  - Eeee, dedi, Hıdır Emmi. Bununla geçmiş olsun kadersiz yılkılık, zavallı Doru. Hıdır da sa-
              yende Allah indinde makbul bir iş yaptı. Gönlü ferahladı. Daha misafirliğin bitmedi haaa.... Dipdiri
              olsan da bu günlerde yine bırakmam seni... Görmüyor musun havayı? Yine poyraza döndü yel, yine
              gavur gibi ciğere işlemeğe başladı. Tipi ha geldim, ha geliyorum der. Bu havada yazı yaban senin işin
              değil. Bu iş, dağ gibi yılkılığın işi, sırtı pek atın işi...
                  Dorukısrak dördüncü günü önüne konan otu, arpa kırmasını yedi. Soluğu derinleşmiş, sıcaklaş-
              mıştı. Gözlerindeki kızartı geçmiş, göz akı yeniden görünmüştü. Başı dikti. Gövdesindeki güçsüzlük
              sona ermişti.
                  Öğle üzeri birden silkindi... Rahatlıkla ayağa kalktı. Tüylerine yapışan saman parçalarını temiz-
              lemek ister gibi üstüste silkindi. Başını musula uzattı. Yiyecek bir şeyler arıyordu. Hafiften debelendi.
              Sağındaki öküzlere, ineğe, merkebe bir göz attı. Yavaştan kişnedi.
                  İkindiye dek ahıra gelen olmadı. Dışarda yine kar atıştırmaya başlamıştı. Acı yel kapı altından



                                                                                                    27
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33