Page 32 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 32
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 7
6. ÜNİTE: Roman
Alan Becerileri: Okuma Becerisi
Konu Dünya Edebiyatından Bir Roman Örneği (20.Yüzyıl) 40 dk.
Kazanımlar A.2. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.
A.2. 5. Metnin olay örgüsünü belirler.
A.2. 6. Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
A.2.12 Metinde edebiyat, sanat ve fikir akımlarının/ anlayışların yansımalarını değerlendirir.
A.2.13. Metni yorumlar.
A.2.15 Türün ve dönemin /akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Soruları okuduğunuz metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
İNCİ
(Roman, İspanya Kralı’na büyük zenginlikler getiren bir koyda yaşayan fakir bir inci avcısı olan
Kino’nun ve ailesinin hikâyesini anlatır. Kino’nun, çocuğunu kurtarmak umuduyla daldığı denizden
çıkardığı eşi benzeri görülmemiş inci, yalnızca umut değil yıkım da getirecektir. Kino, inciyi kasabada
satmaya çalışır. Kasabada sözde birçok inci alıcısı olsa da aslında bu alıcılar bir kişiye bağlıdır. Bu ku-
rulmuş tezgâhta kasaba halkı sömürülür. Aynı oyunu Kino’ya oynamak isterler. İnciye değerinin altında
fiyat verirler. Kino, inciyi onlara satmak istemez ve şehirde satacağını söyler. İnci tüccarı, Kino’yu öl-
dürtmeye kalkışır, kamıştan kulübesini yaktırır. Kino ve eşi Juana (Huana), bebekleri Coyotito’yu alarak
gece kasabayı terk ederler. Ne var ki inci tüccarı peşlerinden iz sürücülerini gönderir. Kino bunu fark
eder ama sıkışıp kalmıştır. Bir gece iz sürücülerin boşluğundan yararlanarak onlara saldırmak ister.
İşler, planlandığı gibi gider ama Coyotito’nun ağlamasıyla plan bozulur. İz sürücülerden silahlı olanı
bebeği öldürür. Kino da onlara saldırır ve üçünü de öldürür.
İnci, bir Meksika halk hikâyesinden esinlenerek yazılmıştır.)
Aşağıda okuyacağınız bölüm ailenin kasabaya dönüşlerini anlatır.
(…)
Kararsızdı ayağa kalktığında. Bir terslik vardı, bir şey beynini kurcalıyordu sanki. Ağaç kurbağa-
larıyla ağustosböcekleri susmuşlardı şimdi. O sırada Kino’nun beyni o kırmızı yoğunluktan sıyrıldı,
tanıdı duyduğu sesi, kayalık dağın yamacındaki küçük kovuktan gelen o tiz, yaslı, çılgın haykırışı-
ölüm çığlığını.
La Paz’da (La Paz) herkes ailenin dönüşünü anımsar, belki de eskilerden olayı görenler vardır
ama olayı babalarından ve dedelerinden dinleyenler de aynı canlılıkla anımsarlar. Herkesin başına
gelmiş bir olaydır bu.
O altın ikindinin geç saatlerinde önce küçük oğlanlar, kasabanın sokaklarında koşuşup Kino ile
Juana’nın geri döndükleri haberini yaydılar. Herkes onları karşılamaya koştu. Güneş, batı dağlarına
doğru kayıyordu, toprağa düşen gölgeler upuzundu. Belki de onları görenlerin bunca etkilenmeleri
bu yüzdendi.
Karı koca toprak yoldan kente doğru geliyorlardı, her zamanki gibi Kino önde, Juana arkada de-
ğildi, yan yana yürüyorlardı. Güneş arkalarındaydı, uzun gölgeleri önlerine düşmüştü. Sırtlarında ka-
ranlıktan iki kule taşıyorlardı sanki. Kino’nun omzuna bir tüfek asılıydı, Juana’nın yeldirmesi bohça
gibi sarkıyordu omzundan. Bohçada küçücük, yumuşacık bir yük vardı. Yeldirme, kan lekeleri için-
deydi, Juana yürürken, omzundaki yük iki yana sallanıyordu hafifçe. Juana’nın yüzü sertti, çizgilerle
kaplıydı, derisi yorgunluktan ve yorgunluğu alt etme uğrunda gösterdiği çabadan, gerginlikten ötürü
kayış gibiydi. İri gözleri kendi içine dönüktü. Cennet kadar uzak, bir o kadar erişilmezdi. Kino’nun
dudakları büzülmüştü, çene kemikleri kaskatıydı, derler ki yanında korku taşıyormuş, patlayacak bir
fırtına kadar ürkütücüymüş. Derler ki ikisi de insan deneyiminden çok uzaklara düşmüş gibiymiş-
ler, acıdan geçip acının öte yanından çıkmışlar; derler ki, nerdeyse tılsımlı denebilecek bir korunma
aylası varmış çevrelerinde. Onları karşılamaya koşuşan kalabalık hemen gerilemiş, yol açmış, tek söz
söylememiş.
Kino ile Juana gerçekte var olmayan bir yerden geçercesine geçmişler kentten. Ne sağa bakıyor-
larmış ne sola ne göğe ne yere, yalnızca önlerine bakıyorlarmış. Biraz sendeliyorlarmış yürürken usta
31