Page 33 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 33

7         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                          Ortaöğretim Genel Müdürlüğü




           ellerden çıkma tahta bebekler gibi ve yedeklerinde kara korku sütunları getiriyorlarmış. Onlar bu taş
           ve kerpiç kentinden geçerken simsarlar parmaklıklı pencerelerinden gözlemişler onları, uşaklar, hiz-
           metçiler, kapı aralıklarına yapıştırmışlar gözlerini ve analar en küçük çocuklarının yüzlerini öte yana
           çevirip etekleriyle örtmüşler. Kino ile Juana, taş ve kerpiç kentinden, ötedeki saz kulübelerden omuz
           omuza geçmişler, komşular gerileyip yol vermişler onlara. Juan Tomas     hoş geldiniz demek için elini
           kaldırmış da ağzından tek söz çıkmamış, yalnız eli bir an havada kalmış kararsızca.
               Kino’nun kulaklarında ailenin türküsü bir çığlık gibi yırtıcıydı. Dokunulmazlaşmıştı Kino, kor-
           kunçtu, türküsü bir savaş çığlığına dönmüştü. Bir zamanlar evlerinin bulunduğu yangın yerinden
           geçerken dönüp bakmadılar bile. Kumsalı çevreleyen sazları yarıp suya doğru yürüdüler. Kino’nun
           dibi delik sandalına da bakmadılar.
               Suyun kenarına geldiklerinde durup Körfez’e baktılar uzun uzun. Sonra Kino tüfeğini yere bı-
           raktı, giysilerini yoklayıp dev inciyi çıkardı, avucunda tuttu, incinin yüzeyi boz renkteydi, irinliydi. O
           yüzeyden, kötü yüzler bakıyordu, yangın ışıkları görünüyordu. Kino incinin yüzeyinde, o küçük ma-
           ğarada başı uçurularak ölen Coyotito’yu gördü. Çirkindi inci; boz renkteydi, uğursuz bir şiş gibiydi.
           Kino, incinin çarpık, çılgın ezgisini duydu. Eli titredi azıcık, usulca Juana’ya dönüp inciyi ona uzattı.
           Juana yanında duruyordu, küçük, cansız yük, hâlâ omzundaydı. Bir an, kocasının avucundaki inciye
           baktı, sonra Kino’nun gözlerine ve dedi ki usulca: “Hayır, sen!”
               Ve Kino geriledi, olanca gücüyle fırlattı inciyi. Kino ile Juana, batan güneşin ışıklarında incinin
           ışıldayarak yana döne uzaklaştığını izlediler. Ötede ufak bir şıpırtıyla suların fışkırdığını gördüler. Bir
           süre yan yana durup o noktaya baktılar.
               Ve inci, güzelim yeşil sulara battı, derinlere gömüldü. Salınan yosunlar seslendiler, el ettiler ona.
           Yüzeyindeki ışıklar yeşil ve güzeldi. Dipteki kumlara, eğreltimsi otlar arasına çöktü inci. Yukarıda,
           suyun yüzeyi yeşil bir aynaydı. Ve inci, denizin dibinde yatıyordu. Dibi tarayan bir yengeç ufak bir
           kum bulutu kaldırdı, kumlar çöktüğünde inci gitmişti bile.
               Ve incinin ezgisi bir fısıltıya döndü, silindi gitti.


                                                                Steinbeck, J. (2018). İnci. İstanbul: Sel. s. 98-101.


          1.  Kitaptaki bilgiye göre “İnci”, bir Meksika halk hikâyesinden esinlenerek yazılmıştır. Bu durum roma-
             nın tarihî gelişimi hakkında size neler düşündürmektedir?
















          2.  Özet bölümünden de hareketle metindeki olayları oluş sırasına göre maddeler hâlinde yazınız.

















          32
   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38