Page 60 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 60

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11             14

             9. ÜNİTE: Mülakat  / Röportaj
             Konu          Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Röportaj Örneği                         40 + 40 dk.
             Kazanımlar    A.4. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
                           A.4. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
                           A.4. 4. Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirler.
                           A.4. 5. Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yolları ve bunların işlevlerini belirler.
                           A.4. 6. Metnin görsel unsurlarla ilişkisini belirler.
                           A.4. 7. Metnin üslup özelliklerini belirler.
                           A.4. 8. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasî, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
                           A.4. 9.Metinde ortaya konulan bilgi ve yorumları ayırt eder.
                           A.4. 11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
                           A.4. 12. Metni yorumlar.
                           A.4. 14. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
                           A.4. 15. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.


              Yönerge  Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
                     (Metnin aslına sadık kalınmıştır.)

                                              ÇUKUROVA YANA YANA
                  Çukurovalı toprağına çok inanır. O kadar ki, “taş eksen boy verir,” derler. Taş ekmişler mi bitsin
              diye ekmemişler mi bilmem ama, inanırlar. Toprak bire otuz, bire kırk, bire elli verir. Çeltik bire yüz
              verir. Susam bire beş yüz verir. Darı bire on verir. Altın mı, al bir avuç toprak, işte sana altın. Dün de
              böyleydi, bugün de.
                  Çukurovanın her zaman büyük dertleri olmuştur. Büyük başın büyük derdi olduğu gibi.
                  Çukurovada, yine halkın zevkle söylediği bir laf vardır:
                  “Seyhan Ceyhan böyle akar, biz de alık alık bakarız.”
                  Seyhandan Ceyhandan hiç faydalanılmıyor. Bu iki suyun Çukurovaya yalnız zararı oluyor. Çu-
              kurovalının içinde bir dert bu.
                  Çukurovada bitmeyen çiçek, bitmeyen ekin, bitmeyen sebze, bitmeyen bitki var mı? Olur mu? Olsa
              bile Çukurovalı buna inanmaz.
                  İstersen Çukurovayı tepeden tırnağa nar ağacıyla donatabilirsin. Çukurova düzlüğü baştan başa al
              al dalgalanır. Arı sesi doldurur Çukurovayı, istersen sarı gözlü nergisle, istersen mavi mavi çiçekli yar-
              puzla, limonla, portakalla donatabilirsin. Çukurova büyük bir bahçedir. Şimdi ak ak pamuklar. Şimdi
              bir bulut yığını Çukurova toprağı… Bir yanına sarının, sarı ekinin pırıltısı çökmüş. Bulutun dört bir
              yanı sırmalanmış gibi. Ak bulut pamuk tarlasının yanında, sarı pırıltılı ekin tarlaları sırma misali…
              Güneş yaldızlar ya bulutları, işte öyle.
                  Misiste bir köprü… Bu köprü Ceyhan üstündedir. Romalılardan kalma olduğunu söylerler. Köprü-
              nün öteki ucunda eskiden kalma hanlar, hamamlar. Kimi Roma, kimi Selçuk diyor. Köprüden, Mısıra
              giderken, Yavuz Selim geçmiş. Bu, belli. Biliniyor.
                  Ceyhan yelden, Misis yılandan, Adana selden gidecek derler. Buna da sebepler uydururlar. Malum,
              Adananın iflahını keser Seyhan… İki yılda bir basar. Ceyhanın evleri eskiden çok çürük çarıktı. Çitti.
              Bir yelle devrilebilirdi. Misis de yılan bölgesi… Yakınında Yılankale var. Eskiden Yılankalenin yılanları-
              nı çobanlar sütle beslerlermiş. Şimdi bile, Yılankalenin yılanlarını çobanların sütle beslediğine inanılır.
              Ve bir gün sütsüz kalıp yılanlar önce Misise, sonra bütün Çukurovaya yayılacaklar… Kendilerini sütsüz
              bırakanları sokacaklar.
                  Bir de büyük Şahmeran hikayesi var. Nankörlük üstünedir. Bir padişah dermansız bir derde tu-
              tulur. Onu iyi edecek bir tek ilaç var, o da yılanlar padişahı Şahmeranın gözleri. Şahmeran nerede?
              Yerini kimsecikler bilmez. Yalnız, Şahmeranın iyilik yaptığı, yılanların öldürmesine bırakmadığı bir
              insanoğlu var. O yerini bilir Şahmeranın. Gider yerini söyler. Yakalarlar Şahmeranı. Öldürürler. İşte
              şimdilik, köprünün başındaki yarı yıkık hamam var ya Misiste, işte o hamamda gözlerini çıkarırlar
              Şahmeranın, yağını padişaha ilaç yaparlar… İşte bir de bunun için Misisi istila edecek yılanlar. Şahları
              burada öldürülmüş.



                                                                                                    59
   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65