Page 61 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 61

14       TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                          Ortaöğretim Genel Müdürlüğü





              Bu Misis köprüsünün bir işi daha var.
              Ünlü Lokman Hekim var ya, her derde deva bulan…
              Lokman Hekim dünyayı dolaşmış. Arabistanı, Hindistanı, mağrıbı maşrıkı dolaşmış… Neden do-
          laşırmış böyle Lokman Hekim? Hastalıklara ilaç ararmış. Nasıl bulurmuş ilacı Lokman Hekim? Mesele
          bunda işte. Lokman Hekimde bir sır varmış, sırların en büyüğü… Cümle çiçeklerin, otların dilinden
          anlarmış.
              Lokman Hekim bir dağa çıktı diyelim. Öteden bir çiçek başını kaldırır, “Nereye, nereye Lokman
          Baba?” dermiş. “Ben falan hastalığın ilacıyım. Al beni, şöyle şöyle eyle, o hastalığı kirp diye keserim.”
          Beriden başka bir çiçek bağırırmış: “Beni büyük ışıklı kuyrukluyıldızın altında tut. Yedi gün tut. Filanca
          hastalık insanoğlunun yanına uğramaz.” Bir taşın dibinden incecik bir ot başını kaldırır, “Nereye nereye
          Lokman? Bende de şu şu var,” dermiş. Lokman da alır onları, dedikleri gibi kullanırmış.
              İşte Lokman bu Lokman. Mağrıbı maşrıkı dolaşmış. En sonunda Çukurovaya gelmiş. İşte aradığım
          toprak burası, demiş. Çukurovayı mekan tutmuş… Yeryüzünde ne kadar ot, çiçek, bitki varsa hepsi
          Çukurovada varmış. Lokman da durmadan Çukurovada dolaşırmış. Yarpuz kokuları, sarı gözlü nergis
          kokuları, böğürtlenler, it burunları içinde… Otlar ne dediyse defterine yazmış. İşte o devirde hastalık
          ortadan kalkmış. Bir yerde bir hastalık mı var, Lokman orada.
              Çiçeğini burnuna tutar tutmaz seninki dipdiri… Çukurova yüzünden, Çukurovanın türlü çiçekleri
          yüzünden yeryüzünden hastalık kalkmış. Bir şikayet varmış, o da ölümden.
              Lokman demiş ki kendi kendine, mademki burası Çukurovadır. Bir dünyanın tüm otları, çiçek-
          leri burada cem olmuştur. Neden ölüm ilacı burada olmasın? Defterini eline almış, düşmüş yollara…
          Dolaş babam dolaş. Kendine hastalık ilacı olduklarını söyleyen çiçeklerin yüzlerine bile bakmamış…
          Önce Kozanın o yanlara çıkmış… Mağara mağara, pınar pınar dolaşmış… Sonra Kadirli, Osmaniye,
          Dörtyol… Dağları, ormanları, bükleri, akarsuları, pınarları bir bir gezmiş… Bir geceymiş. Bir gece şa-
          faktan az önce… Doğuda kuyrukyıldızı yalp yalp edermiş. Ulu bir çınar varmış orada. Tarsusun yukarı
          yanlarındaymış oralar. Ulu çınarın dibinden şimşek gibi bir ateş balkımış. Lokmanın kulağına bir ses
          gelmiş, “Aradığın yetti Lokman, aradığın yetti. Ben ölümün ilacıyım. Ben ölümün… Ben falan yerde-
          yim. Beni alacak, şöyle şöyle yapacaksın… Artık insanoğluna… öteki yaratıklara ölüm yok. İstediğin
          oldu Lokman…” Lokman sevincinden deliye dönmüş. O otu almış… Defterine yazmış… Gelmiş evinin
          bulunduğu Misise. Bu yayılmış dünyaya. Lokman ölümün ilacını buldu! Ölümün ilacını… Gelen gele-
          ne Misise… Yüz binlerce insan dolmuş Misise. Lokmanın ağzına bakarlarmış. Lokman durmuş Misis
          köprüsünün üstünde, elinde defteri, onlara mağrur mağrur bakarmış… Sayemde artık ölmeyeceksiniz,
          der gibi… Defterini açmış, ölüm ilacının tarifini yapacakken, bir kanat gelmiş, elindeki deftere vurmuş,
          defter suya düşmüş… Lokman öyle kalakalmış. Bir daha da çiçekler sırrını ona vermemişler. Yoksa…
          Yoksa ölümün ilacını bulmuş Lokman… Hiçbirimiz ölmeyecekmişiz şimdi…
              Can ilacı Çukurovada… Gül Alinin her sabah traktörünü çiçeklerle donatışı geliyor gözümün önüne…

                                              (Yaşar Kemal, Bu Diyar Baştanbaşa 3, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2009.)


          1. Okuduğunuz metinden alınan “Çukurovalı toprağına çok inanır.” cümlesinde altı çizili kelime me-
              tinde hangi anlamda kullanılmıştır?















          60
   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66