Page 97 - Sanat Tarihi -12
P. 97

İLK ÇAĞ’DA DOĞU AKDENİZ HAVZASI UYGARLIKLARI VE BİZANS         3.
                                                                                                      ÜNİTE




                Geç Arkaik  Dönem  (MÖ  525-490):  Bu  dönemde  kore  ve  kuros
             heykelleri, eskiye oranla daha doğal ve gerçekçi bir görünüm kazanmış
             olmakla birlikte, yüz ve saçlarda kalıplaşmış özellikler devam etmektedir.
             Genç erkek heykellerinde vücudu oluşturan unsurların oranı; eklem, kaslar
             ve  diğer  oylumlar  artık  insan  vücudunun  başarıyla  aksettirilebildiğini
             göstermektedir. Delfi Apollon Tapınağı’nda bulunan friz kabartmaları bu
             dönemde ulaşılan ileri seviyeyi göstermektedir. Karmaşık kompozisyon-
             larda tanrıların devlerle savaşını konu alan hareketli ve figürlü kabartma-
             larda derinlikli ve gerçekçi bir anlatım bulunmaktadır (Görsel 3.90).


                Klasik Dönem  (MÖ  490-330):  MÖ  5.  yüzyılın  başlarından  itibaren
             Arkaik Dönem heykellerindeki katı ve frontal duruş yerini, vücudun doğal
             yapısına uygun biçimlere bırakmıştır. Bu dönemde heykel sanatı teknik ve      Görsel 3.90
             artistik  özellikleriyle  doruk  noktasına  ulaşmıştır.  Klasik  Dönem  ile  bir-   Apollon Tapınağı friz kabartmaları,
                                                                                             Del
             likte, insanlık tarihinde ilk kez insan vücudu bağımsız bir varlık ve estetik
             bir değer olarak kabul edilmiş ve sanatın ana objesi olmuştur. İdeal ölçü-
             lerdeki insan vücutları ve yüz, Klasik Dönem heykeltıraşlığının başlıca
             özelliğidir. Baş, gövde, kollar ve bacaklarda farklı duruşlar görülmektedir.
             Ayrıca elbise ile vücut arasında gerçekçi bir uyum yakalanmıştır. İlk kez
             bu  dönemde,  heykeltıraşlar  insan  vücudunu  meydana  getiren  uzuvların
             boyutları  konusunda  gözlem  ve  pratiğe
             dayanan  ideal  oranlar  geliştirmişlerdir.
             Tanrılar, kusursuz kabul edildiğinden, ideal
             fiziksel vücuda sahip genç erkekler tanrı ve
             sakin  görünümlü  zarif  genç  kadınlar
             tanrıça  olarak  gösterilmiştir.  Bununla
             birlikte, yalın ve tanrısal güzelliği bozacağı
             düşüncesiyle yüzlerde belirli bir duyguyu
             ifade etmekten bilinçli olarak kaçınılmıştır.
             Bu  dönemde  yetişen  ünlü  heykeltıraşlar
             hareket  hâlindeki  bir  bedenin  üç  boyutlu
             görünümünü  oldukça  iyi  gözlemlemiş  ve
             gerçekçi bir şekilde eserlerine aktarmıştır.
             Böylece heykellerde ağırlığı taşıyan bacak-
             lar  ve  gövdenin  dengesi  sağlanarak,
             figürün  bir  sonraki  hareketini  yansı-
             tabilecek düzeye erişilmiştir. Bunu en açık
             şekilde  Myron'un  (Miron)  ünlü  Diskopol
             (Disk Atan Atlet) heykelinde gözlemlemek
             mümkündür.  Sanatçı,  ağırlığı  sağ  ayağı
             üzerine eğilmiş hâlde, elinde tuttuğu diski
             fırlatmak  üzere  olan  bir  atletin  bu  zor
             duruşunu başarıyla aktarmıştır. Diğer ünlü
             heykeltıraş  Phedias  (Fidyas)  ise  Atina
             Parthenon ve Olympia Zeus Tapınaklarının
             tanrı heykellerini yapmıştır (Görsel 3.91).
                                                                         Görsel 3.91
                                                                      Zeus Heykeli, Phedias


                                                                                                           97
   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101   102