Page 17 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 2.Ünite
P. 17
HİKÂYE
DÜNYA EDEBİYATINDAN BİR HİKÂYE
REHİNE
Damon, elbisesinin altında bir hançer saklayarak, Sirakuza Kralı Diyonis’in yanına sokuldu. Koruyucu-
lar hemen kendisini yakalayarak zincire vurdular.
Kral öfke ile sordu:
– Bu hançerle ne yapacaktın? Söyle bakalım!
– Şehri bir zalimden kurtaracaktım.
– Bu arzunun cezasını darağacı üzerinde göreceksin.
– Ölüme hazırım. Af ve aman dilemiyorum. Yalnız bana küçük bir lütûfta bulun: Kız kardeşimle nişan-
lısını evlendirmek üzere üç günlük mühlet. Arkadaşım benim yerime rehine olarak kalacak ve sözümde
durmaz isem, öcünü ondan alabileceksin.
Kral kızgın bir alayla güldü ve biraz düşündükten sonra, cevap verdi:
– Sana üç gün müsaade ediyorum. Fakat bilmiş ol ki, bu müddet bittiği zaman görünmediğin takdirde,
arkadaşın senin yerine geçecek ve ben seninle ödeşmiş olacağım.
Damon, arkadaşına koştu:
– Kral benim talihsiz teşebbüsümün darağacı üzerinde cezalandırılmasını istiyor. Bununla birlikte, kar-
deşimin evlenmesinde bulunmak üzere bana üç gün müsaade ediyor. Ben dönünceye kadar onun yanında
rehine olarak kal!
Arkadaşı hiç sesini çıkarmadan onu kucakladı, kendini zalim krala teslime gitti. Damon oradan ayrıldı.
Üçüncü gün şafak sökmeden, kardeşi ile nişanlısını birleştirmiş, mühleti geçirmemek için mümkün ol-
duğu kadar acele geri dönüyordu. Fakat sürekli bir yağmur çabuk yürümesine mâni oldu. Geçtiği dağlarda
kaynaklar sel hâline gelmiş, dereler ırmak hâlini almıştı. Yolcu değneğine dayana dayana bir ırmağın kena-
rına geldiği zaman, büyüyen suların iki kıyıyı birleştiren köprüyü kırıp götürdüğünü ve kemerleri yıldırım
gürültüsü ile harap etmekte olduğunu gördü. Böyle bir engel karşısında umutsuzluğa düşerek, kıyıda
çırpınmaya, sabırsız bakışlarla uzakları süzmeye başladı. Gitmek istediği yere onu geçirmek için kendisini
tehlikeye atacak hiçbir kayık, yaklaşan hiçbir gemi görünmüyor ve sular gittikçe deniz gibi kabarıyordu.
Kıyıya düştü ve ellerini göklere kaldırarak, ağlamaya başladı:
– Ah, Tanrım! Bu kükreyen suları sakinleştir! Zaman geçiyor. Güneş tam tepemize geliyor. Biraz daha
ufka yaklaşır ise, arkadaşımı kurtarmak için çok geç kalacağım.
Dalgalar kızgınlığı arttırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Sular suları itiyor, saatler geçiyordu. Damon
artık tereddüt etmedi, hemen coşkun ırmağın ortasına atıldı. Sularla çetin bir savaş yaptı ve zaferi kazandı.
Karşı kıyıya geçince, Tanrı’ya şükrederek yürüyüşünü hızlandırmaya başladı. Birdenbire, ormanın en sık
yerinde kana susamış bir eşkıya sürüsü çıkarak üzerine atıldı ve korkutucu topuzlar ile yolunu kesti.
– Benden ne istiyorsunuz? Hayatımdan başka bir şeyim yok. Onu da krala ve kurtarmaya koştuğum
arkadaşıma borçluyum diyerek, kendisine yaklaşan bir topuzu yakaladı. Üç haydutu vurarak yere serdi,
ötekiler kaçtılar.
49