Page 17 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 3.Ünite
P. 17
ŞİİR
METİNDE GEÇEN BAZI KELİME VE KELİME GRUPLARI
ahî : Dost. tecellî : Görünme, belirme; (tasavvufta) makbul
maksud : İstenilen şey, istek. kulların kalbinde ilâhî sırların belirmesi
durumu.
sûfî : Tasavvuf ehli, sofu.
METİN VE TÜRLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR
Okuduğunuz metin, dinî-tasavvufi şiir türlerinden biri olan ilahidir. İlahide Allah’a duyulan aşk
konu edilmiştir. Her dörtlüğün sonunda “Bana seni gerek seni” denilerek Allah’tan başka hiçbir şeye
gerek duyulmadığı vurgulanmıştır.
İlahiler; mutasavvıf şairler tarafından dinî konularda, Allah’ı övmek ve Allah’a yalvarmak ama-
cıyla oluşturulan, kendine özgü bir ezgiyle söylenen şiirlerdir. Bu yönüyle divan edebiyatındaki tev-
hitlere ve münacatlara benzer. İlahiler, hem hece ölçüsüyle hem de aruz ölçüsüyle oluşturulur. Aruzla
yazılanlar gazel şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Heceyle yazılanlar ise dörtlükler hâlinde kurulmuş
ve koşma gibi kafiyelenmiştir. Okuduğunuz metin, 8’li hece ölçüsüyle, 7 dörtlükten oluşmuştur. İlahi-
ler farklı tarikatlarda farklı isimlerle anılmıştır: İlahi yerine Mevlevîler âyin, Bektaşiler nefes, Yesevî-
ler hikmet adlarını kullanmışlardır. Farklı sanatçılar tarafından ilahiler yazılmış olsa da ilahi denilin-
ce akla ilk gelen isim Yunus Emre’dir. Bugün bile pek çok ilahisi dinî törenlerde ezgili söylenmektedir.
Tasavvuf, hem halk edebiyatında hem de divan edebiyatında geniş bir konu olarak işlenmiştir.
İslamiyet’in kabulünden kısa bir süre sonra ortaya çıkan tasavvuf, özellikle tarikatlar ve tekkeler ara-
cılığıyla İslam dünyasındaki etkisini uzun süre devam ettirmiştir. Tasavvufla uğraşan, tasavvuf ehli
kişiler için mutasavvıf ve sufi kelimeleri kullanılmaktadır.
Edebiyatta geniş bir kullanım alanına sahip olan tasavvuf, eserlerin hem içeriğinde (özellikle Sebk-i
Hindî akımı doğrultusunda verilen eserlerde) hem de dil özelliklerinde görülmektedir. Hoca Ahmed
Yesevî ile başlayan tasavvuf hareketi, yüzyıllar içerisinde yayılarak devam etmiştir. Yesevî’den sonra
Hacı Bektaş Veli, Mevlânâ, Ahmed Fakih, Yunus Emre, Nâilî, Şeyh Gâlip gibi pek çok isim tasavvuf
içerikli eserler vermişlerdir.
Dinî-tasavvufi halk edebiyatı tekkeler çevresinde gelişmiş olup bu anlayışla verilen eserlerde öğ-
reticilik esastır. Bu nedenle verilen ürünlerde estetik zevk arka planda kalmış, öğreticilik ön plana
çıkmıştır. Şairler genellikle bir tarikat mensubu oldukları için eserlerinde bağlı bulundukları tarikatın
görüşlerini dile getirmişlerdir. Öğretmek amacıyla yazdıkları bu eserlerde sade, halkın anlayacağı bir
dil kullanmışlardır. Bazı mutasavvıf şairler şiirlerinde mecazlı, sembolik söyleyişlere de yer vermiş-
lerdir. Eskiden beri şiirlerde bahsedilen sevgili ve sevgiliye ait güzellik unsurları, şarap, meyhane gibi
kavramlar tasavvufta özel bir anlam kazanarak ifade edilmiştir.
METNİ ANLAMA VE ÇÖZÜMLEME
1. Şairin her iki dünyada da amacı nedir? Metinden hareketle cevaplayınız.
2. Metnin başlığı “ilahi” olmasaydı burada anlatılan aşkı beşerî bir aşk olarak algılar mıydınız? Ne-
denleriyle açıklayınız.
3. Metinde temayı en iyi yansıtan dizeleri bulup sözlü olarak ifade ediniz.
4. Okuduğunuz metnin dil ve anlatım özellikleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
95