Page 11 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 1.Ünite
P. 11

Giriş



               toplumsal fayda gözetilir. Duygulu, şairane bir üslup kullanılır. Bu akıma bağlı sanatçılar eserlerinde
               duygu ve düşüncelerini gizlemez.

                  Romantizm akımında daha çok şiir, tiyatro, roman gibi türlerde eser verilmiştir. Tiyatroda dram
               türü bu akımla ortaya çıkmıştır. Fransız edebiyatından Victor Hugo, Lamartine (Lamartin); Alman
               edebiyatından Goethe (Göte), Schiller (Şiller); Rus edebiyatından Puşkin; İskoç edebiyatından Wal-
               ter Scott (Voltır Skat) bu akımın dünya edebiyatındaki başlıca temsilcilerindendir. Romantizmin Türk
               edebiyatındaki önde gelen temsilcileri ise Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi ve Abdülhak Hamit
               Tarhan’dır.
                  Aşağıdaki metin, Victor Hugo’nun romantizmin özelliklerini yansıtan Sefiller adlı romanından alın-
               mıştır.
                  Adam üç adım atıp masanın üzerindeki lambaya yaklaştı.

                  — Vay canına, diye devam etti, olan biteni anlamamış gibi görünerek, bu mümkün değil. Duymadınız
               mı? Ben bir kürek mahkûmuyum. Ağır hapis cezası aldım. Cebinden katlanmış büyük bir sarı kâğıt çıkar-
               dı. İşte kimliğim. Gördüğünüz gibi, sarı. Gittiğim her yerden kovulmamı sağlıyor. Okumak ister misiniz?
               Okumayı zindanda öğrendim. Orada gitmek isteyenler için bir okul var. Bakın üzerinde ne yazıyor: Jean
               Valjean, serbest bırakılmış kürek mahkûmu, doğum yeri... Bu sizin için önemli değil, on dokuz yıl zindanda
               kalmış. Beş yıl hırsızlıktan, on dört yıl dört kez kaçmayı denediği için. Bu şahıs çok tehlikelidir. İşte hepsi
               bu. Herkes beni kapı dışarı etti. Siz beni kabul ediyor musunuz? Burası han mı? Bana yiyecek bir şeyler ve
               yatacak bir yer verir misiniz? Ahırınız var mı?
                  — Madam Magloire, dedi piskopos, yüklükteki yatağa temiz çarşaf koyun.

                  Daha önce iki kadının ne kadar itaatkâr olduklarını belirtmiştik.
                  Madam Magloire talimatı yerine getirmek için salondan çıktı.


                  Realizm (Gerçekçilik): Realizm, XIX. yüzyılın ikinci yarısında romantizme tepki olarak doğmuş
               bir edebî akımdır. Bu akımda pozitivizmin bilimsel felsefesinden yola çıkıldığı için gerçekçi gözleme
               büyük önem verilir. Kişilerin davranışlarını, karakterlerini belirlediği düşünülen doğal ve toplumsal
               çevrenin betimlenmesine ağırlık verilir. Bu açıdan bakıldığında realist eserlerde işlevsel betimlemeler
               yapılır. Realizmde kişiler toplumun her kesiminden seçilebilir. Yazar, eserinde kendi kişiliğini gizler;
               nesnel bir anlatım tutumu sergiler. Bu akım sanatçılarına göre yazarın herhangi bir mesaj verme kay-
               gısı yoktur. Kurallara uygun, sağlam bir dil ve üslup kullanılır. Roman türü özellikle realizm akımıyla
               birlikte büyük bir gelişme göstermiştir.
                  Fransız edebiyatından Balzac (Balzak), Flaubert, Stendhal (Stendal); Rus edebiyatından Dosto-
               yevski, Tolstoy, Gogol; Amerikan edebiyatından Mark Twain (Mark Tveyn), Jack London (Cek Landın),
               Hemingway (Hemingvey); İngiliz edebiyatından Charles Dickens (Çarlz Dikınz) realizmin dünya ede-
               biyatındaki önde gelen temsilcilerindendir. Türk edebiyatında Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mah-
               mut Ekrem, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat
               Nuri Güntekin, Memduh Şevket Esendal bu akımın başlıca temsilcileridir.
                  Aşağıdaki metin, Dostoyevski’nin realizmin özelliklerini yansıtan Suç ve Ceza adlı romanından alın-
               mıştır.

                  Odanın ortasında dikiliyor ve acılı bir şaşkınlıkla çevresine bakınıyordu. Kapıya gitti, açıp dışarıyı din-
               ledi. Ama yapacağı şey bu değildi. Birden duvar kâğıdının delik olduğu köşeye atıldı, elini delikten sokup
               yokladı, kâğıdı gözden geçirdi. Hayır, bu da değildi yapacağı. Sobaya gitti, kapağını açıp külleri karıştırma-
               ya başladı; pantolon paçalarından kestiği ipliklerle, yırtık cep astarı attığı gibi öylece duruyordu; demek
               kimse sobaya bakmamıştı! Birden, Razumihin’in az önce sözünü ettiği çoraplarını hatırladı. Gerçekten de
               yorganın altındaydı çorapları; ama o günden beri her ikisi de öylesine kirlenmiş, eskimişti ki Zamyotov’un
               hiçbir şey fark edememesi son derece doğaldı.



                                                                                                            23
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16