Page 9 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 1.Ünite
P. 9

Giriş



                  Bu yargımız için bir başka örnek olarak da realizmi verebiliriz. Realizmin doğuşunu hazırlayan sa-
               nat ve edebiyat dışı etkenlerin başında sosyal olayları Heinrich Karl Marx (1818-1883)’ın, insanın psi-
               kolojik olaylarını Sigmund Freud (1856-1939)’un, bilimsel olayları da Auguste Comte (1798-1857)’un
               determinist yaklaşımlarıyla sebep-sonuç bağlamında ve deneysel yöntemlerle açıklama çalışmaları
               gelmektedir. Realistler de aynı yöntemi izleyerek insanı ve insanın her türlü sorunlarını çevresiyle, dış
               dünyayla olan sebep-sonuç ilişkileri içinde irdelemeye çalışmışlardır. İnsanın içindeki veya dışındaki
               birtakım sebepler, insanın karşılaştığı sorunları veya durumları yani sonuçları doğurmaktadır.

                  Edebî akımların ortaya çıkışında bazen edebiyat dışı etkenlerin itici gücü de rol oynamaktadır.
               Örneğin izlenimcilik ve dışavurumculuk akımları, önce resim sanatında ortaya çıkmış, daha sonra da
               edebî sanatlarda yansımasını bulmuştur.

                  Bazı akımlar, çıkış nedeni olarak belli bir sosyo-kültürel ve ekonomik ve sosyal kesiti hedef kitle
               seçebilir. Böylelikle o sosyal katmana seslenir ve onu sanatının alıcısı ve gönderileni olarak görür. Ör-
               neğin bir edebî akım, sanat, felsefe ve eğitim düzeyi oldukça yüksek bir entelektüel topluluğa sanat
               yaparken, bir başka akım da orta ve geri düzeydeki geniş halk yığınlarına seslenmeyi amaçlayabilir.
                  Bir edebî akımda yer alan sanatçıların yaş bakımından birbirlerine yakınlıkları gibi biyolojik an-
               lamda benzer özellikler taşımasından çok sanatlarının ortak paydalarda buluşması önemlidir. Ede-
               bî akımın en temel karakteristiğini, muhtevaya yön veren ve onu biçimlendiren duyarlıkla, bunun
               ifadelendirilmesinde söz konusu olan üslûp ortaklığı oluşturmaktadır. Ancak tarihsel bir zamanı
               paylaşan edebiyat kuşağıyla edebî akım, aynı şey değildirler. Edebiyat kuşağında idrak ettikleri tarihî,
               sosyal, ekonomik ya da siyasî zamanın belirgin bazı öğeleri etkili olabilir. Örneğin Meşrutiyet dönemi
               şartlarını yaşamış olan geniş yelpazeli Meşrutiyet dönemi edebiyat kuşağı içinde farklı edebî akımlar
               ortaya çıkmıştır. Fecr-i Atî ve Millî Edebiyat akımları gibi. Bazen de aynı edebiyat kuşağı içinde aynı
               konuları farklı biçimlerde ele alan edebî akımlar da olabilir.

                  Edebî akım, özünde gerekli bir tepkiyle orijinal bir yeniliğin doğuşu ve ortaya konuşudur. Ancak
               zamanla bu tepkiler ve teklifler, belirli ilkeler etrafında sistematize edilirse o akım, okul olmaya doğru
               evrilebilir. Demek ki “edebî akım” ve “edebî okul” birbirleri içinde evrimleşerek devam eden bir olu-
               şum sürecidir.
                  Bir edebî akımda yer alan sanatçılar, düşüncede, duyguda ya da biçim (form)de bir ortaklığı pay-
               laşırlar. Edebî akımın ortak duyuş, düşünüş ya da biçiminin orijinalitesi, yeniliği ve ilkliği söz konusu
               olmalıdır.
                  Akımı oluşturan üyelerin başlangıçta ortak bir amaç ve ülkü taşımaları zorunludur. Bir anlamda
               akım olarak ortaya çıkarken kendi içinde iç tutarlılığa sahip olan belirli gerekçeler üzerine oturması
               gerekir. Yapılmak istenen yenilikte ortak ama bilinçli bir yaklaşım şarttır. Rastlantıya dayalı birliktelik,
               o sanatçıların yaptıklarını bir akım olarak tanımlamamıza yetmez.
                  Ancak bir edebî akım içinde yer alan sanatçıların hepsinin şekilde ve muhtevada belirlenmiş, kesin,
               ortak kurallara bütün bütün bağlı kaldıkları düşüncesi ileri sürülemez. Bu durum, sanatın ve sanatçının
               tabiatına aykırıdır. Çünkü genelde bütün insanlar, özelde sanatçılar, kendi bireysel nitelikleri, özel
               ruhsal varlıkları ve zenginlikleriyle başlı başına bağımsız birer dünyadırlar. Bu bağlamda sanatçıları
               birtakım kalıp çerçeveler içinde değerlendiremeyiz. Ancak aynı akıma bağlı sanatçılarda özde ortak
               bir eğilim birliği vardır. Onlar, bu birlik düzleminde bireysel sanatçı kabiliyetlerini ürünleriyle ortaya
               koyarlar.
                  Edebî akımlar, içine doğdukları ortamın edebî, sosyal, siyasî, kültürel, ekonomik ve tarihî şartlarıyla
               çift yönlü bir etkileşim içindedirler. Bir başka ifadeyle edebî akım, zamanın her türlü edebî zevklerinin
               değişiminde sosyal ve fikrî yapılanmaların değişimi ve yeniden oluşumunda ya belirleyici rol oynar
               ve etken konumdadır ya da o edebî akımı o sosyal atmosfer doğurmuştur. Bu durumda ortaya çıkan
               edebî akım, sebep değil sonuçtur.
                                                                                            Nurullah Çetin



                                                                                                            21
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14