Page 27 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 3.Ünite
P. 27
Şiir
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin dil ve anlatım yönünden farklarını belirleyiniz.
Uçun Kuşlar
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Meh-tâbı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzûn mu bilmem?
Yüce dağ başında siyâh tül vardır.
Orda geçti, benim güzel günlerim;
O demleri anıp bu gün inlerim.
Destân-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.
Uçun kuşlar, uçun burda vefâ yok;
Öyle akarsular, öyle hava yok;
Feryâdıma karşı aks-i sedâ yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.
Hey Rızâ, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -deryâ gibi- dâimâ taşkın,
Dâimâ çalkanır bir gönül vardır.
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Batılı dil âlimleri, filologlar yazılı veya sözlü kültür eserlerini incelerken, bir arkeolog gibi hareket
ederler. Bir nevi “dil arkeolojisi” yaparlar. İlkin inceledikleri metnin tarihini tespite çalışırlar. Zira, her
metin dil tarihinin bir kesitini verir. O kesitte, o anda bulunan ve o ana kadar dile girmiş olan her keli-
menin, yerli, yabancı ayırmaksızın yazılışı, söylenişi, mânası dikkatle tespit edilir. Zira en küçük bir işa-
ret, bir ses değişmesi, o kelime hatta bütün metnin mânasını değiştirebilir. Eğer Sümerce bir metinde
Tanrı ve at kelimeleri Türkçe Tanrı ve at mânalarına geliyorsa, bu, bütün insanlık tarihine yeni bir gözle
bakmayı gerektirir. Bundan dolayı dil âlimleri, filologlar eski metinleri incelerken kılı kırk yararlar. Ke-
limelerin menşeleri, onları dil ve kültür tarihi bakımından ilgilendirir. Göktürk harfleriyle yazılmış bir
mezar taşında görülen Çince, Hintçe bir kelime, dil ve kültür tarihi bakımından önemli bir mâna taşır.
Türklere ait eski metinlerde sade, Türkçe kelimelere önem vererek, yabancıları bir kenara atmak, hem
kültür kavramına hem de ilmî düşünceye aykırıdır. Dili bir milletin medeniyet tarihinin aynası olarak
inceleyenler, onda pek çok şey görürler.
Mehmet Kaplan, Dil ve Kültür
95