Page 27 - Felsefe 10 | 3.Ünite
P. 27
3. ÜNİTE Felsefenin Temel Konuları ve Problemleri
“el-Kanun fi’t-Tıp” eserinde ele aldığı tıp alanındaki çalışmaları; Descartes’ın fizik ve geometri çalış-
malarıyla analitik geometrinin kurucusu olması gibi. Bu durum, günümüz filozofları için de geçer-
liliğini korumaktadır. Bunun için Viyana çevresi filozoflarının matematik ve doğa bilimleriyle olan
ilişkilerine bakmak yeterli olacaktır. Eskiye nazaran felsefe ve bilim arasında kopuş söz konusu olsa
da felsefe, somut olgular hakkında bilimin verilerinden yararlanmakta; bilim de teorilerini oluş-
tururken aynı zamanda bir tür felsefe yapmakta veya felsefeye başvurmak zorunda kalmaktadır.
İkisinin de çok önemli kesişim noktası, akıl yürütmeler ve analitik düşünme yollarıdır.
Bilim ve felsefe arasındaki en temel farklar, konu edinme ve bu konuları ele alış yöntemlerin-
den kaynaklanmaktadır. Bilimin konu ve yöntemi somut olgu ve olaylara yönelik olup konusunu
objektif (yansız) bir şekilde işlemekle yükümlüdür. Örneğin maddelerin özelliklerini ve oluşumunu
araştırıp onu betimlemesi, ne tür ve nasıl değişim ve eğilimler taşıdığını, nelerden etkilenip neleri
etkilediğini göstermesi kimyanın işidir. Kimya; maddenin işlevleri, etkilediği ve etkilendiği şeyler
dışında var olup olmadığı gibi problemlerin peşine düşmez. Bunları yaparsa kimya biliminden öte
“kimya felsefesi” yapmış olur. Bilimin yaklaşım ve bulgularının yaşam ve insan eylemi üzerindeki
etkilerini sormaya başladığında da giderek felsefenin sahasına, “bilim etiğine” girer.
Felsefe; bilimin yaklaşım ve sonuçlarının etkilerini, bunların ontolojik ve etik anlamlarını, insan
eylemine ve değer alanına ilişkin problemleri ele alır. Bilimin somut, duyumlanabilir ve gözlem-
lenebilir alanla sınırlı kalmasına karşın felsefe, düşünülebilir ve “ide” ve “ideal” olanın bilgisiyle
ilgilidir. Hak, adalet, özgürlük, iyilik ve güzellik gibi soyut durumlar bunlar arasında gösterilebilir.
Uygulama
Uygulama
Aşağıda verilen metni okuyup metinden hareketle soruları cevaplayınız.
Tarih içinde insanoğlunun akıl yolu ile evreni kavrama çabası çok gerilere uzanır. Bilimlerin
ortaya çıkışı ise çok yenidir. Başlangıçta şimdi çeşitli adlar altında var olan bütün bilimler
felsefenin kapsamı içinde yer almıştı. XVII. yüzyıla gelinceye kadar fizik bile “doğa felsefesi”
adı altında bilimsel kimliği henüz yeterince belirgin olmayan bir bakıma metafizik nitelikte
bir çalışma idi. Psikoloji ve sosyolojinin felsefeden kopması ise daha da yenidir. O kadar ki
bazı üniversitelerde bugün bile bunların felsefe programlarında yer aldığını görmek olasıdır.
Bununla birlikte son 300 yıllık gelişmelere bakıldığında sırasıyla fizik, kimya, biyoloji, psiko-
loji, sosyoloji gibi çalışmaların felsefeden koparak bilimsel kimlik kazandıkları görülür. Bütün
bu ayrılmalarda iki ortak nokta göze çarpmaktadır: (1) Sınırları aşağı yukarı belli bir inceleme
alanı; (2) Bu alana uygun araştırma yöntem ve teknikleri. Her iki yönden belli bir gelişme
düzeyine erişen bir çalışmanın felsefede kalması olanaksızdır. Böyle bir çalışma felsefeden ba-
ğımsız hâle gelmekle ilerleme olanaklarını artırmakta, bulgularında daha açık, daha güvenilir
olma niteliğini kazanmakta, doğal ya da sosyal çevrenin denetim altına alınmasına yol açan
bilgi üretme gücünü elde etmektedir. Oysa felsefenin bu tür bilgi üretme gücü yoktur, amacı
aslında bu değildir. O hâlde şöyle bir soru karşımıza çıkmaktadır: Felsefe devam edecek mi,
edecekse görevi nedir?
Cemal Yıldırım, Bilim Felsefesi
Sorular
1. Fen bilimlerinin (fizik, kimya vb.) sosyal bilimlere (psikoloji, sosyoloji vb.) göre
daha önce felsefeden ayrılmasının nedenini açıklayınız.
2. Bu çağda bilim, felsefeye göre daha ön planda mıdır? Örneklerle açıklayınız.
95