Page 15 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 - Ünite 4
P. 15

4.  ÜNİTE






                                       da araba yaptılar. Bunlar arabayı çekerken (durmadan): Kanga! kanga! diye bağı-
                                       rıyorlardı. Onun için onlara Kanga adını koydular. Oğuz Kağan arabaları gördü,
                                       güldü ve Kanga kanga ile cansızı canlı yürütsün; sizin adınız Kangaluğ olsun ve
                                       (bunu) araba göstersin (?) dedi, gitti.
                                          Ondan sonra yine bu gök tüylü ve gök yeleli erkek kurtla Hint, Tangut ve
                                       Suriye taraflarına yürüdü. Pek çok vuruşmadan ve pek çok çarpışmadan sonra
                                       onları aldı ve kendi yurduna kattı; onları yendi ve kendisine tâbi kıldı.
                                          Yine söylenmeden kalmasın ve belli olsun ki, cenupta Barkan denilen bir yer
                                       vardır, çok zengin bir yurttur ve çok sıcak bir yerdir. Burada çok av ve çok kuş
                                       vardır. Altını, gümüşü ve cevâhiri çoktur. Halkının çehresi hep kap karadır. Bu
                                       yerin kağanı Masar adında bir kağandı. Oğuz Kağan onun üzerine yürüdü. Çok
                                       yaman bir vuruşma oldu. Oğuz Kağan yendi, Masar Kağan kaçtı. Oğuz onu
                                       hükmü altına aldı, yurdunu ele geçirdi, gitti. Onun dostları çok sevindiler, düş-
                                       manları çok üzüldüler. Oğuz Kağan yendi. Sayısız eşyâ, at aldı ve yurduna,
                                       evine doğru yola koyuldu, gitti.
                                          Yine söylenmeden kalmasın ve belli olsun ki, Oğuz Kağan’ın yanında ak
                                       sakallı, kır saçlı, uzun tecrübeli bir ihtiyar vardı. O, anlayışlı ve asil bir adamdı.
                                       Oğuz Kağan’ın nâzırı idi. Adı Ulug Türük idi. Günlerden bir gün uykuda bir
                                       altın yay ve üç gümüş ok gördü. Bu altın yay gün doğusundan ta gün batısına
                                       kadar ulaşmıştı ve bu üç gümüş ok şimale doğru gidiyordu. Uykudan uyanınca
                                       düşte gördüğünü Oğuz Kağan’a anlattı ve dedi ki: Ey kağanım, senin ömrün
                                       hoş olsun; ey kağanım, senin hayâtın hoş olsun. Gök Tanrı düşümde verdiğini
                                       hakikate çıkarsın. Tanrı bütün dünyayı senin uğruna bağışlasın!
                                          Oğuz Kağan Uluğ Türük’ün sözünü beğendi; onun öğüdünü dinledi ve öğü-
                                       düne göre yaptı. Ondan sonra sabah olunca büyük ve küçük oğullarını çağırttı
                                       ve: Benim gönlüm avlanmak istiyor. İhtiyar olduğum için benim artık cesaretim
                                       yoktur; Gün, Ay ve Yıldız, doğu tarafına sizler gidin; Gök, Dağ ve Deniz sizler
                                       de batı tarafına gidin dedi.
                                          Ondan sonra üçü doğu tarafına, üçü de batı tarafına gittiler.
                                          Gün, Ay ve Yıldız çok av ve kuş avladıktan sonra, yolda bir altın yay bul-
                                       dular; onu aldılar ve babalarına verdiler. Oğuz Kağan sevindi, güldü, yayı üçe
                                       böldü ve: Ey büyük (oğullarım), yay sizlerin olsun; yay gibi okları göğe kadar
                                       atın dedi.
                                          Gök, Dağ ve Deniz çok av ve çok kuş avladıktan sonra, yolda üç gümüş ok
                                       buldular; aldılar ve babalarına sundular. Oğuz Kağan sevindi, güldü, okları üçe
                                       üleştirdi ve: Ey küçük (oğullarım), oklar sizlerin olsun. Yay oku attı; sizler de ok
                                       gibi olun dedi.
                                          Ondan sonra Oğuz Kağan büyük kurultay topladı. Maiyetini ve halkını ça-
                                       ğırttı. Onlar geldiler ve müşâvere ettiler. Oğuz Kağan büyük ordugâh… sağ ya-
                                       nına kırk kulaç direk diktirdi; üstüne bir altın tavuk koydu; altına bir ak koyun
                                       bağladı. Sol yanına kırk kulaç direk diktirdi. Üstüne bir gümüş tavuk koydu;
                                       dibine bir kara koyun bağladı. Sağ yanda Bozuklar oturdu; sol yanda Üç Oklar
                                       oturdu. Kırk gün, kırk gece yediler, içtiler ve sevindiler.
                                          Sonra Oğuz Kağan oğullarına yurdunu üleştirip verdi ve:
                                          Ey oğullarım, ben çok yol aştım; çok vuruşmalar gördüm; çok kargı ve çok
                                       ok attım; atla çok yürüdüm; düşmanları ağlattım, dostlarımı güldürdüm. Ben
                                       Gök Tanrı’ya (borcumu) ödedim. Şimdi yurdumu size veriyorum dedi…

                                                                                 Anonim, Oğuz Kağan Destanı
                                                                                 (haz. Muharrem ERGİN, Oğuz Kağan Destanı)




           148
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20