Page 7 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 9.Ünite
P. 7

GEZİ YAZISI






              re’âya        : Halk.                            târik           : Terk eden, vazgeçen.
              revân         : Yürüyen, giden, akan.            termîm          : Tamir etme, onarma.
              rûşen         : Aydın, parlak, belli.            ten-perver      : Rahatına düşkün.
              sarâchâne     : Meşinden eşya yapılan ve satılan yer.  tennûr    : Fırın, tandır.
              sehl          : Kolay, sade.                     tirfîl          : Bir tür bitki, yonca.
              sergerdân     : Başı dönen, sersem, perişan.     tûlen           : Boyca, boyuna.
              seyâhân       : Batma.                           vâfir           : Bol.
              şâh-tere     : Otsu bir bitki.                   vefret          : Çokluk, bolluk.
              şâh-râh      : Büyük işlek yol, ana yol.         vâsi’i          : Geniş
              şâkird       : Talebe, çırak, stajyer.           yebru’u’ssanem  : Bir tür bitki.
              tahlîs       : Kurtarma, kurtarılma.             zülâl-i hayat   : Hayatın tadı.
              tahte’l-kal’âsı : Kale altı.



                                        METİN VE TÜRLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

                  Okuduğunuz metin Evliya Çelebi’nin XVII. yy.da yazmış olduğu bir gezi yazısı örneğidir. Evliya
               Çelebi; divan edebiyatı nesrinin önemli eserlerinden olan Seyahatname adlı eserinde gittiği yerlerin
               tarihini, coğrafyasını, iklim ve doğasını, insanlarını, sanat yapıtlarını, gelenek ve göreneklerini araştı-
               rıp yazmıştır. Bu durum Seyahatname’nin önemli bir kaynak olmasını sağlamıştır. Seyahatname’nin bir
               başka önemli yönü, eserin dil ve üslubudur. Evliya Çelebi, eserini konuşur gibi yazmayı amaçlamış
               bu nedenle divan edebiyatının süslü, sanatlı anlatımından kaçınmıştır. Söz hüneri göstermek heve-
               sine kapılmadan, kısa cümlelerle, sürükleyici ve akıcı bir anlatımla izlenimlerini dile getirmiştir.Ya-
               zarın düşünceye ve göze hitap eden güçlü tasvirler; sıcak bir mizahı mübalağa ve secilerle (iç kafiye)
               yüklü üslubu dikkat çeker. Evliya Çelebi eserinde yalnız gözlemleriyle yetinmeyip birçok bilimden
               yararlandığı gibi belli başlı kanunnamelere, menkıbelere de başvurmuştur. Bu eserinde gözlemlerini
               en ince ayrıntısıyla aktarmıştır. Evliya Çelebi gezmeye ve bu gezilerde edindiği izlenimleri yazmaya
               başlamasını, gördüğü bir rüyaya bağlar. Rüyasında Peygamber Efendimiz’e “Şefaat ya Resulallah”
               diyeceğine “Seyahat ya Resulallah” demiştir. Önce İstanbul’u daha sonra da imparatorluğun birçok
               yerini gezmiş ve gördüklerini yazmıştır.
                   Bir yazarın çeşitli sebeplerle yurt içinde ve yurt dışında gittiği yerlerdeki gözlem, tespit, deneyim
               ve yorumlarını canlı ve etkileyici bir dille aktardığı yazı türüne gezi yazısı denir. Gezilebilecek her
               yer, gezi türüne konu olabilir. Bu tür eserlerde en önemli husus gözlemlerdir. Diyaloglardan, riva-
               yetlerden, hikâyelerden, efsanelerden, anılardan, atasözlerinden ve deyimlerden faydalanılması bu
               türün önemli özelliklerindendir. Gezi yazılarının okunurluğu anlatılanların ilgi çekiciliğine bağlıdır.
               Söylenenlerin gözlem ürünü olması, anlatıma düş gücünün karışmaması gerekir. Bu tür eserlerde be-
               timleyici, öyküleyici, açıklayıcı anlatım gibi anlatım biçimlerinden; örnekleme, karşılaştırma, sayısal
               verilerden yararlanma gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır. Dünya edebiyatının önemli
               gezi yazılarına XIII. yy.da Marco Polo’nun Seyahatname’si ile XIV. yy.da İbn-i Batuta’nın Seyahatname’si
               örnek verilebilir.
                  Türk edebiyatında ilk seyahatname, Seydi Ali Reis’in seyahatlerini anlatan Mir’âtü’l-Memâlik adlı
               eserdir. En tanınmış seyahatname örnekleri arasında Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si, Katip Çele-
               bi’nin Cihânnüma’sı gelir. Daha sonra Batı ile ilişkiler gelişince elçilik göreviyle ülke dışına giden se-
               firler gittikleri yerlerin ilgi çekici yönlerini, sefaretname adıyla yazdıkları yapıtlarda tanıtmışlardır.
               Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Fransa Sefaretnamesi buna örnek verilebilir.
                  Divan edebiyatında nesir, şiir kadar gelişmemiştir. Nesirde içerikten çok söyleyiş güzelliğine önem
               verilir. Bu dönemde düz yazıya inşâ, düz yazıyı yazana münşî, düz yazıların toplandığı eserlere de
               münşeât adı verilir.





                                                                                                           293
   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12