Page 4 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 8.Ünite
P. 4
8. Ünite
Konularına göre eleştiriler; sanatçı-
ya dönük eleştiri, esere dönük eleştiri,
okura dönük eleştiri ve topluma dönük
eleştiri şeklinde gruplandırılabilir. Gus-
tave Flaubert Nazariyat-ı Edebiye ve Fel-
sefiyesi adlı metinden alınan aşağıdaki
parçada olduğu gibi sanatçıya dönük
eleştiride sanatçının yaşamından, kişi-
liğinden, düşüncelerinden izler aranır;
eserin, sanatçısını yansıtacağı düşün-
cesinden hareketle eserden çok sanatçı
değerlendirilir:
Eserlerini yazmak için icra ettiği tet-
kikat ve tetebbuat muhayyer-ı ukuldür.
Sıhhatini bizzat tahkik ettiği vesaik üze-
rine hareket eder. Muhtac olduğu malumat-ı fenniye, siyasiye ve sâireyi elde etmek için haftalarca kütüp-
haneleri dolaşır. Meselâ ziraate dair bir şeyden bahs edeceği zaman bu fenne müteallik en aşağı otuz kırk
cilt eser okumaktan çekinmez; gidip çiftlikleri, tarlaları gezer.
Esere dönük eleştiride, değerlendirilen eserin kendine özgü özellikleri esas alınır. Eser ve eserin
ait olduğu türün özellikleri dışında hareket noktası söz konusu değildir. Okura dönük eleştiride oku-
yucuyla özdeşleşen eleştirmen, eserin kendisinde bıraktığı izlenimleri dile getirir. Bu tür eleştiride
sanat eserine özgü ölçütlerden uzak, kişisel yargılar ve değerlendirmeler ağırlıklıdır. Topluma dönük
eleştiride hareket noktası, sanat eserinin üretildiği toplumdan bağımsız değerlendirilemeyeceği dü-
şüncesidir. Eser, oluşumunda etkili olan toplumsal koşullardan yola çıkılarak değerlendirilir.
Eleştirmenin tutumuna göre eleştiriler, öznel eleştiri ve nesnel eleştiri diye ikiye ayrılır. Öznel eleş-
tiride kişisel yargılar söz konusu iken nesnel eleştiride belirli ölçütlere göre inceleme, değerlendirme
ve kanıtlama söz konusudur. Eleştirmenin yanlı-yansız, titiz-baştan savmacı yaklaşımı eleştirinin nite-
liğini doğrudan etkiler yani eleştirmenin tutumu, eleştirinin niteliğini belirler.
Eleştiride yargılar gerekçelendirilmelidir. Eleştirinin amacı, sanat eserinin güçlü ve zayıf yönlerini
belirterek gerçek değerini ortaya koymaktır. Nitelikli eleştiriler, okura ve sanatçıya kılavuzluk ederek
sanatın ve sanatçının gelişiminde rol üstlenir.
Eski Yunancadan Latinceye oradan da Fransızcaya geçen critique (kritik) sözcüğünün karşılığı ola-
rak kullanılan “eleştiri” Batı’da ortaya çıkıp gelişmiş bir türdür. Dünya edebiyatında Boileau (Bualo),
Hippolyte Taine (Hippolit Ten), Anatole France (Anatol Frans) ve Thomas Stearns Eliot (Tamıs Störns
Elyıt) eleştiri türünde tanınmış isimlerdir.
Cumhuriyet Öncesinde Eleştiri
Divan edebiyatındaki hiciv ve halk edebiyatındaki taşlama siyasi ve sosyal içerikli eleştiri örnekle-
ridir. Divan edebiyatındaki tezkireler, şairlerin hayatına ilişkin bilgilerin yanında eserlerinin nitelikleri-
ne dair kısa değerlendirmeleri de içerdiğinden eleştiri türüne yaklaşır. Ancak bunların hiçbiri ayrı bir
tür olan eleştiri sayılmaz.
Türk edebiyatında Batılı anlamdaki eleştiri Tanzimat Dönemi’yle başlamıştır. Bu dönemde başlan-
gıçta bir yönteme dayanmayan, bir dönemi veya eser sahibini (onun düşüncesini) yerme anlayışıy-
la eleştiriler yazılmışsa da zamanla olgun örneklere ulaşılmıştır. Namık Kemal, Ziya Paşa, Recaizade
Mahmut Ekrem, Mizancı Murat, Muallim Naci ve Beşir Fuat bu dönemde eleştiri türünde öne çıkan
isimlerdir. Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat adlı eseri, Türk edebiyatında Batılı anlamdaki ilk eleştiri
örneklerindendir.
236