Page 8 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 9.Ünite
P. 8
9. Ünite
Hazırlık
Bilim, sanat, siyaset, spor vb. alanlarda ünlü kişilerin düşüncelerinin ve yaşamının geniş kitlelerce
ilgi çekici bulunmasının nedenlerini tartışınız.
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
• Siz ki Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde adlı bir aşk antolojisi hazırladınız. Bu
2. Metin konu üzerinde çalışmış olmanıza dayanarak size gerçek aşkın ne olduğu-
nu sorabilir miyim? Bu antolojinin herhangi bir özelliği var mıdır?
— Aşk, kendinden ibaret değil, kendisinden fazla bir şey demektir. Freud bel-
ki yeni bir keşif yapmış değil fakat aşkın insan vücut ve ruhunu sardığını daha
etraflı düşündürmüştür. (...) Fuzuli’nin “Aşk imiş her ne var âlemde” sözü birçok
hakikatleri ihtiva eder. Bu küçük antolojinin bir hususiyeti varsa, manzumelerin
dışındaki fazlayı atarak birer mısra yahut beyit halinde duyurmasıdır. Her manzumenin fazlasını teşkil
eden çerçeveyi ayırdım. Aşka dair safi duygular kalıyor. Biz yazarlar da keşke yazdıklarımızın yalnız
lübbünü [özünü] neşretseydik!
• Edebiyatımıza Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Boğaziçi Medeniyeti gibi şiir havası ile
dolu nefis eserler hediye ettiniz. Bu konu üzerinde bu kadar ısrarla durduğunuza göre herhal-
de Boğaziçi sizce müstesna bir değer taşıyor.
— Bir kainat manzarası anlatılırken içindeki insan ve insanın ruhu, hatıraları, hülyaları, ezeli duy-
guları bertaraf edilemez. Gözlerle daldığımız bir denize ruhumuzla yüzer gibi iştirak ederek rengini,
kokusunu, tadını duyarken, hem vücudunu eller, hem felsefesini dinleriz. Ruhların denizinde yüzen
hem aşkı, hem musikiyi, hulasa, Boğaziçi Medeniyeti’ni beraberce duymuş oluruz. Boğaziçi bütün bir
iklimdir.
• Sizce sanat eserinde sanat düşüncesinden başka bir endişeye yer verilmeli midir? Sanat-
kârın herhangi bir fonksiyonu var mıdır?
— Sanat da kendisinden ibaret değildir. Sanat kendisinden fazlasıdır. Her sanat, suni olmamalı,
canlı olmalıdır. Tabiat harikulade renklerle çiçekleri yaratıyor. Demek ki, tabiat sanatı kabul ediyor.
Tabiat çiçekleri yarattığı anda bir sanatın aşkıyla meşgul oluyor. Bu sanat, aslında, mana itibariyle,
bir sanat için sanat demektir. Doktor Carrel’in “insan, bu meçhul” demesi tarzında “sanat, bu meçhul”
denilebilir. Edebiyat derinleşen ruhun bir samimiyetidir. Her büyük yazarın edebiyatı da bir message
(tebliğ) gibidir. Ondan hiçbir unsuru ayırt edemezsiniz. Sanat, hayatın bütün manalarını taşır. Her
şairin aydınlığı kainatın boşluğunda yıllarca seyahat ettikten sonra bize nihayet varan yıldızlar gibidir.
• Sanatınızda hatıraların çok büyük payı olduğu seziliyor. Eserlerinizin birçok sayfaları âde-
ta mensur şiirle dolu. Edebiyat anlayışınızı lütfeder misiniz?
— Sevgilimiz edebiyat bilhassa bir ruh, bir lirizm ve bir lisan meselesidir. Edebiyat kelimesinin
kuru laf, boş lakırdı manasına alınması büyük bir hatadır. Yazarların edebiyat adına meydana getir-
dikleri eserler bir his, bir hatıra, bir fikir, bir iman, bir kültür, bir sanat gösterisidir. Yazarlar neyi duyu-
yorlarsa, istiyorlarsa, hatırlıyorlarsa, seviyorlarsa bunları daha kolay, daha güzel yazmaları ve bunları
yazarken şiire kaçmaları tabiidir. Hatırladığımız insanları zamanla arınmış, iyileşmiş, güzelleşmiş ve
artık bir nevi edebiyata ermiş görürüz. Yazı bir fikir ve sanat meselesidir. Yazıların bakkal hesapları
tarzında olmaması tabiidir.
• Felsefe ve tarihe karşı olan ilgi derecenizi sorabilir miyim?
— Bir edebiyat ne felsefeden, ne de tarihten tamamen ayrılmış olabilir. Milli edebiyatımızın bir
noksanı büyük bir milli müverrihimizin büyük eserini henüz meydana getirmemiş bulunmasıdır.
Milli tarih, milli felsefe, gayet tabii olarak, bir edebiyatın temellerindendir. Büyük mütefekkirlerin,
256