Page 11 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 6.Ünite
P. 11

DENEME



                                                     3. METİN


                    Hazırlık

               1.  Kişisel düşüncelere dayanarak yazıldığı hâlde bazı denemeler pek çok insana hitap etmektedir. Bu
                   durumu denemenin hangi özellikleriyle açıklayabilirsiniz?
               2.  Yusuf Has Hacip’in “Bilgi okyanusun dibindeki inci gibidir. Onu oradan çıkarmadıkça ha inci ol-
                   muş ha çakıl taşı fark etmez.” sözü ile ilgili düşüncelerinizi paylaşınız.




            KİTAP





















                 (...)
                 Bir kitabı okurken “ne güzel kitap” deriz, “yazar da tıpkı benim gibi düşünmüş”. Yanlış, şöyle de-
               memiz gerekirdi: “bunu daha önce hiç düşünmemiştim ama, galiba doğru.” Yahut, “Belki şimdi an-
               layamıyorum, birkaç gün sonra anlarım.” Önce teslimiyet, anlamak cehdi. Sonra hüküm. Yazarın
               gerçekten değeri varsa, düşüncesini, bir hamlede kavrayamazsınız. Söylemek istediklerini bütünü
               ile söyleyemez yazar, söylemek de istemez. Gizler, istiarelere başvurur.
                 Güzel sabahları kucaklayan sis gibi güzel eserleri saran bu sis de tabiî. Düşünceye câzip ve parlak
               bir biçim vermek küçültür düşünceyi. Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır. Ke-
               limeleri kullanırken avamın hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmez. Derin bir düşünceyi anlamak,
               o düşünceyi kavradığımız anda derin bir düşünceye sahip olmaktır. Kendi içine, kendi kalbine in-
               mektir. Nesneleri bulutlar arkasından görürüz. Düşünmek bu sisleri yırtarak aydınlığa varmaktır.
                 Yazar düşüncesini yardım olsun diye sunmaz. Bir mükâfattır bu. Lâyık mısınız, değil misiniz? An-
               lamak ister. Tabiat da öyle değil mi? Altın neden toprağın derinliklerinde? Okurken araştırmaya çı-
               kacağınız maden: yazarın düşüncesi veya niyeti. Araçlarınız: zekâ ve bilgi. Kayayı kıracak, madeni
               eriteceksiniz. Önce kelimeyi fethedeceksiniz, sonra heceleri, harfleri.
                 Bir aydın yabancı dil bilmese de olur, çok kitap okumasına da ihtiyaç yok. Yeter ki ana dilini ger-
               çekten bilsin. Kelimeleri şecereleriyle tanısın. Asıl olanları adîlerinden ayırsın. Karanlık kelimeler
               vardır, arılar gibi vızıldayan kelimeler. Taşıdıkları hiçbir düşünce yoktur, kimse tarafından anlaşıl-
               mazlar. Ama yine de herkesin ağzındadırlar. Onlar için yaşanır, onlar için ölünür: Hayalimizin ren-
               gine bürünürler. Göremeyiz onları, pusudadırlar. Ve bir atılışta parçalar bizi.
                 (…)
                 Büyükler, bayağıları meclislerine kabul etmez. Bayağı, hissetmeyen-
               dir. Sevmeyen, sezmeyen, anlamayandır. Akıl doğruyu gösterir; iyi ile kö-  Metne Dair
               tüyü ayıran: gönül. Büyük ölülerin dostluğuna, iyi ile kötüyü birbirinden   Cemil Meriç, sürekli
               ayırmak için de koşmalıyız. Gerçek bilgi, disiplinli ve denenmiş bilgidir.   öğrenen ve öğrendik-
               Gerçek heyecan imtihandan geçmiş bir heyecan. İlk coşkunluklar boştur,   lerini akıl süzgecinden
               aldatıcıdır. Kapıldınız mı uzaklara sürükler sizi. Duygunun asâleti, kuv-  geçirip öğretmeye uğ-
               vet ve isabetindedir.                                                raşmış bir sanatçıdır.






                                                                                                    247
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16