Page 13 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 - Ünite 4
P. 13

Masal / Fabl




                  HARNÂME
                                                                                          3. Metin
                  Bir eşek vârimiş zaif ü nizâr          Arkasından alınsa pâlânı
                  Yük elinden katı şikeste vü zâr        Sanki it artuğıydı kalanı

                  Gâh odunda vü gâh suda idi             Birgün ıssı ider himâyet ana
                  Dün ü gün kahr ile kısuda idi          Ya’ni kim gösterir inâyet ana

                  Ol kadar çekeridi yükler ağır          Aldı pâlânını vü saldı ota
                  Ki teninde tü komamışdı yağır          Otlayarak biraz yüridi öte


                  Nice tü kalmamışdı et ü deri           Gördi otlakta yürür öküzler
                  Yükler altında kana batdı deri         Odlu gözler ü gerlü göğüzler

                  Ayduridi gören bu suretlu              Sömürüp eyle yerler otlağı
                  Tan degül mi yürür sünük çatlu         Ki çekicek kılın tamar yağı

                  Dudağı sarkmış u düşmiş enek           Boynuzı ba’zısının ây gibi
                  Yorulur arkasına konsa sinek
                                                         Kiminün halka halka yây gibi
                  Toğranuridi arpa arpa teni             Böğrüşüp çün virürler âvâze
                  Gözi görince bir avuç samanı
                                                         Yankulanurdı tağ ü dervâze
                  Kargalar dirneği kulağında             (...)
                  Sinegün seyri gözi yâğında


                  Öküzler keyiflerince yürümekte, keyiflerince dinlenmektedir. Öküzlerin yular ve palan dertleri de
               yoktur. Miskin eşek, “Bunlarla yaratılışta eşit olmamıza rağmen neden bunların başında taç varken
               biz yoksulluk çekmekteyiz?” diye sorgulamaya başlar. Cevap bulamayınca bilge eşeğe sormaya karar
               verir. Bilge eşeğin huzuruna çıkar: “Bugün otlakta göğüslerini gererek yürüyen besili, kuvvetli öküzler
               gördüm. Başlarında sultanlık tacı vardı. Bu taç neden onlara layık görüldü? Bizim gökyüzünde yıldı-
               zımız yok mu ki yeryüzünde boynuzumuz olmadı?” der.
                  Pir eşek: “Onlar gece gündüz arpa ve buğday işlerler, bu yüzden bunları yerler. Bunların yetişme-
               sinde emekleri olduğu için devlet tacı Allah tarafından onlara sunuldu. Bizim büyük işimiz odundur.
               İçimizi yakan o değersiz şeydir.” cevabını verir. Pir eşeğin yanından ayrılan miskin eşek madem öyle,
               ben de gidip buğday işleyeyim ve dişleyeyim, diyerek yakınlardaki ekin tarlasına girer. Ekini yemekle
               kalmaz, tarlayı mahveder. Karnı doyduktan sonra ağır yüklerini hatırlayarak anırmaya başlar. Sesi
               duyup gelen tarla sahibi tarlasını görünce ah eder. Eşeğe söver, sövmekle yüreği soğumaz, eşeği dö-
               ver, dövmekle de yetinmez, eşeğin kulağını ve kuyruğunu keser.
                  Kaçar eşşek acıyurak canı                     Yirmürü inleyü didi iy pîr
                  Dökülüp yaşı yirine kanı                      Har-ı rûbâh bigi pür-tezvîr

                  Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh                   Bâtıl isteyu hakdan ayrıldum
                  Sordı hâlini kıldı derdile âh                 Boynuz umdum kulakdan ayrıldum

               Feilâtün (fâilâtün) / mefâilün / feilün (fa’lün)

                • • — — (— • — —) / •  — • —  / • • — (— —)
                                                                                                    Şeyhî
                                                               Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş-Makaleler
                                                                             Hazırlayan: Mustafa Özkan




                                                                                                               125
   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18