Page 12 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 - Ünite 4
P. 12

4.  Ünite




                  Hazırlık

                  Hayvanlar birçok edebî eserde niçin insan gibi düşündürülmüş ve konuşturulmuştur? Aşağıdaki
               metinden hareketle tartışınız.

                  Farenin Deve Yularını Çekmesi ve Kendi Kendisine Gururlanması


                  Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı,
               kurula kurula yola düştü.
                  Deve, tabiatındaki mülâyimlik yüzünden
               onunla  beraber yürümeye koyuldu.  Fare “Ben,
               ne de pehlivan, ne de yiğit ermişim” diye gurura
               düştü.
                  Düşüncesinin ışığı deveye aksetti. “Hele ho-
               şindi. Ben sana gösteririm!” dedi.
                  Gide gide bir büyük ırmak kenarına geldiler.
               Öyle büyük, öyle derindi ki ulu bir fil bile o ır-
               makta zebun olurdu.
                  Fare orada durdu, kaskatı kesti. Deve,  “Ey
               dağda, ovada bana arkadaş olan,

                  Bu duraklama ne, niye şaşırdın? Irmağa erce-
               sine ayak bas, gir suya!

                  Sen kılavuzsun, benim öncümsün. Yol orta-
               sında durup susma” dedi.

                  Fare dedi ki: “Bu su, pek büyük, pek derin bir
               su. Arkadaş, ben boğulmaktan korkuyorum.”
                  Deve, “Hele bir göreyim, ne kadarmış bu su?”
               deyip hemen ayağını attı.
                  Dedi ki: “A kör sıçan, su diz boyiymiş. A hay-
               vanların kusuru, neden şaşırdın?”

                  Fare, “Sana karınca ama bize ejderha! Dizden dize fark var.
                  Ey hünerli deve, sana diz boyu ama benim tepemden yüz arşın geçer” dedi.
                  Deve dedi ki: “Öyleyse bir daha küstahlık etme de cismin, canın yanıp yakılmasın.

                  Sen, kendin gibi farelerle boy ölçüş. Deveyle sıçanın sözü yoktur.”

                  Fare, “Tövbe ettim, Tanrı hakkı için beni bu helâk edici sudan geçir” dedi.
                  Deve acıdı, “Haydi hörgücüme sıçra, otur.
                  Bu geçiş, benim işim. Seni de, senin gibi yüzlercesini de geçiririm” dedi.


                                                                   Mevlana, Mesnevi, Çeviren: Veled İzbudak
                  (hoşindi: 1. Hoş. 2. Bekle gör; hörgüç: Devenin sırtındaki tümsek, çıkıntı; mülayimlik: Yumuşak
               huyluluk; zebun olmak: Âciz olmak, güçsüz duruma düşmek.)





      124
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17