Page 7 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 - Ünite 4
P. 7

Masal / Fabl




                  Hazırlık

                  Türk ve dünya edebiyatındaki masallardan alınan aşağıdaki parçaları anlatım yönünden karşılaş-
               tırınız.

                  Evveli bir varmış bir yokmuş, bir derviş ile bir kocakarı varmış. Derviş her gün kocakarının evine
               gelir: “Koca nine! Herkes eder, kendi kendine eder, yine kendi kendine eder.” der dururmuş. Kocakarı
               bu dervişten bıkmış usanmış. “Usandım şu dervişten! Bir kurtulsam!” dermiş. Günlerden bir gün bir
               katmer yapmış. İçine ağu koymuş: “Şunu şu derviş müsveddesine yedireyim de görsün böyle tak tak
               ötmesini.” demiş.

                  O gün derviş yine gelmiş: “Ben geldim koca nine. Herkes eder kendine eder, yine kendine eder.”
               demiş. Kocakarı ağulu katmeri dervişe vermiş. Derviş yine: “Koca nine herkes eder, kendine eder, yine
               kendine eder.” demiş ve çıkıp gitmiş. Gide gide bir yere varmış. Orası askerlerin geldiği yer imiş. Oy-
               saki kocakarının askerde bir oğlu varmış. Tezkere ile geliyormuş. O kadar acıkmış ki, açlığından karnı
               zil çalıyormuş. Karşısına eli çıkınlı gelen dervişe: “Ne olur derviş amca, çok açım, elindeki ekmeği ver.”
               diye yalvarmış. Derviş de ağulu katmeri vermiş.

                  Oğlan ekmeği yedikten sonra vücuduna bir fenalık gelmiş. Kendisini eve zor atmış. Eve gelince
               “sırı dikme” gitmiş. Anası “Ne oldu oğlum, sana ne oldu?” diye dövünmeye başlamış. Oğlan: “Çok acık-
               mıştım. Karşıma bir derviş geldi. Elindeki katmeri istedim. O da verdi. Katmeri yedim. Oysaki katmer
               zehirli imiş. Ölüyorum.” cevabını vermiş. Anası: “Ah benim yavrucuğum! O katmeri ben yaptıydım,
               dervişi zehirleyem diye. Şimdi ne oldu” diye çırpınmaya başlamış. Oğlan ölmüş. Kocakarı dizlerini
               dövmeye, saçını başını yolmaya başlamış. Fakat elden ne gelir? Olan olmuş bir kere Dervişin dediği
               doğru değil mi imiş? Derviş ona: “Koca nine! Herkes eder, kendine eder, yine kendine eder.” dememiş
               mi? Koca nine kendi kendine etmiş. Ebu Cehil kazdığı kuyuya kendi düşer derler. Koca nine de kendi
               kazdığı kuyuya kendisi düşmüş.
                                                                               Derviş, Derleyen: Hüsnü Yıldız



                   Mevsim sonbahar. Kastel tepesinden bir sürü geminin yüzmekte olduğu denize ve batmakta olan
               akşam güneşinin aydınlattığı İsveç sahiline bakıyoruz; ardımızdaki siper dik bir yamaçla sonlanıyor;
               orada koskoca ağaçlar var, sararmış yaprakları dallardan dökülmekte. Ta aşağıda etrafı   tahta çitlerle
               çevrili evler görünüyor; işte onların da ardında bir nöbetçinin nöbet tuttuğu yer oldukça ürkütücü,
               ama ondan da ürkütücü olan penceresi demir parmaklıklı bir hücre. Orada esirler var, en gözü kanlı
               katiller var.

                  Batan güneşin son ışıkları bu soğuk hücreye girdi ve hem iyinin hem de kötünün üzerine düştü!
               Kötü olanı bu soğuk ışığa kin dolu bakışlarla baktı. Küçük bir kuş demir parmaklığa doğru uçtu. Kuş,
               hem iyi hem de kötü adam için öttü. Kısa bir “cik-cik!” o kadar! Sonra kanat çırptı, tüylerini gagalayıp
               kabarttı ve boynuyla göğsündekileri düzeltti ve zincire vurulmuş adam buna baktı, çirkin suratında
               şefkatli bir ifade belirdi; açıklayamadığı bir düşünceye dalıverdi, göğsü inip kalktı, demir parmaklık
               arasından sızan ışıkla akraba hissetti kendini; ilkbaharda açan menekşelerin kokusuyla da akrabaydı!
                  Derken av borusunun sesi çınladı etrafta; harikaydı, tınısı çok yüksekti. Kuş mahkûmun pencere-
               sinin önünden uçup gitti. Güneş ışınları da gitti; hücrenin içi de, kötü adamın kalbi de karardı! Ama
               güneş ışınları onun içine işlemişti bir kere, kuş sesi de aynen öyle!
                  Ötün bakalım av boruları!
                  Akşam sakindi, deniz dümdüzdü ve her yer sessizdi.

                                                    H. C. Andersen, Andersen Masalları, Çeviren: Saffet Günersel




                                                                                                               119
   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12