Page 174 - ÜÇ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 11
P. 174
SERAMİK
Günlük yaşantımızda özellikle iç mimari ve dekorasyon alanında
karşılaştığımız seramik malzeme ile üretilen formların tümü sanat-
sal değerlere sahip değildir. Seri üretimle oluşturulmuş deko-
rasyona yönelik ucuz ve kolay ulaşılabilir objeler ile sa-
natsal yaratıcılık ve duyarlılıkla biçimlendirilmiş formlar
arasındaki farkı kavrayabilme, temel sanat eğitimi ile ka-
zandırılmalıdır. Günümüzde çabuk tüketime, kitleye ve
popüler kültüre yönelik üretilen kalitesiz, ucuz, orijinal
olmayan, klişe sloganlara ve söylemlere dayanan ba-
sit ve anlaşılabilir, estetik yönü zayıf, endüstri, med-
ya, reklam ürünleri kitsch (kiç) olarak adlandırılır.
Kökeninin çok eski tarihlere dayanmasına rağmen,
19.yy. Sanayi Devrimi ve Modernizm’in kitle kültürü
ve üretim aşamalarında ortaya çıkan kitsch kavramı,
Modern Çağ’da ortaya çıkan bir olgu olarak sanat
eserlerinin yozlaşması ve metalaşması ile doğrudan
orantılıdır. Moda kültürü olarak başlayıp kitleleri et-
kilemektedir. Sanayileşmiş bir ekonominin sonucu
olarak ortaya çıkan kitsch; genel beğeni düzeyine
indirgenmiş, ucuza satın alınabilen, kolay üretilip
tüketilen, yüzeysel bir algılamaya sahip, ticari kay-
gı ile yapılan ürünlerdir. Bir sanat eserinin özünde
olan bilgi, estetik, yenilik, derinlik kavramları kitsch
ürünlerde bulunmamaktadır (Görsel 4.35). Görsel 4.35: Seramik figür
Kitsch ve sanat eseri kavramlarını ayırt ederek sanatsal çalışmalara değer biçen bir top-
lum; tarih, kültür ve geleneklerine karşı saygı ve sorumluluk duyarak onları koruma ve
gelecek nesillere aktarma bilinciyle gelişir.
Bir sanat eserinin en temel işlevi, onu izleyen insanda estetik bir duygu oluş-
turmasıdır. Bu nedenle sanat eseri estetik bir nesne olarak da değerlendi-
rilebilir.
Her sanat eseri aslında özne-nesne ilişkisinden ortaya çık-
mış bir bilgidir. Sanatçı, değişik araçlar kullanarak bir üre-
timde bulunur. Kullandığı nesne ise var olan her şeydir.
Bu etkileşim sonucunda da ürettiği şey bilgidir, yani
yapıttır.
Sanat eseri; kendisine yönelen, onu kavrayan ve
estetik bir haz alan izleyicide başka bir anlam kaza-
nır. Bir sanat eserinin izleyicisi olan insan birtakım
değerlendirmelerde bulunur ve bu da bilgidir.
Bu değerlendirmeler değer atfetme, değer
biçme, eleştirme biçimlerinde olabilir.
Sanatçı da filozof ve bilim adamı gibi onu
çevreleyen bir dünyada yaşar. Ama sanatçı,
bu dünyanın zamana göre değişen özellik-
lerini anlamlandırmaya çalışarak yarattığı
ürünlerde bu düşüncelerini yansıtır. Örneğin
adalet, eşitlik, sevgi gibi değerlere ilişkin birta-
kım mesajlar oluşturur fakat felsefenin yap-
tığı gibi tanımlamaya çalışmaz. Bu kavram-
lara ilişkin somut durumları yine somut bir
eserle ortaya koymaya çalışır. Bu nedenle
sanat, bilim ve felsefenin tamamlayıcısı ola-
rak görülebilir (Görsel 4.36).
Görsel 4.36: Rüzgarla Gelen, Tuba Önder, seramik, 2016, İstanbul
171