Page 36 - ÜÇ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 36
HEYKEL SANATINA GİRİŞ
Klasik dönemde, Rönesans heykellerinde görülmeyen boşluk yavaş yavaş görülmeye başlanmıştır. 20. yy.a ka-
dar “boşluk” heykel için formu sarmalayan, onu kuşatan bir şey olmanın ötesine geçememiş, daha çok figürler
arasında kalan açıklıklar olarak değerlendirilmiştir. Ancak 20. yy. ile birlikte boşluğun heykel üzerindeki rolü farklı-
laşmaya, bütünü oluşturan kütle kadar önemli bir eleman olarak görülmeye başlanmıştır. Artık kütleler parçalana-
bilmekte ve heykel, yalnızca kendisini çevreleyen boşluğu biçimleyen değil boşluğu da bir elemanı olarak kullanan
ve içine dâhil eden yeni bir varlık alanına kavuşmaya başlayacaktır.
20. yy. heykel sanatçıları Afrika ve Okyanus sanatının basit ve güçlü biçimlerinden etkilenmişlerdir. C. Brancusi
ve A. Rodin’in bu anlayış ile gerçekleştirdikleri heykelleri yalınlık, sadelik, basitlik içererek ve daha önce kimsenin
cesaret edemediği teknikleri uygulayarak 20. yy. heykel sanatının değişimini başlatmıştır.
AUGUSTE RODİN
Avrupa sanatının köklü heykel geleneğini 19. yüzyılın romantizminden 20. yüz-
yıla ve Modern Çağ’ın büyük sanat serüvenine taşıyan François Auguste Rene Rodin
12 Kasım 1840’ta Paris’te doğmuştur (Görsel 1.46). Ailesi tarafından küçük yaşta de-
sen yeteneği fark edilir ve La Petite Ecole (Küçük Okul) adıyla bilinen desen okuluna
gönderilir. Orada heykeli keşfeden ve daha sonra Ecole des Beaux-Arts’a (Güzel Sa-
natlar Okulu) devam etmek isteyen sanatçının yaptığı üç başvurusu da reddedilir.
Yaşamını sürdürmek ve ailesine destek olmak amacıyla pek çok dekoratör ve süs-
lemecinin yanında çalışmaya başlayan Rodin, Louvre Müzesi’nde bir yandan antik
eserlerin desenlerini çizerken bir yandan da desen kurslarına devam eder.
“Bir mermer blok aldım ve sadece bana gerekli olmayan kısımları attım.” di-
yen Rodin, heykellerini parçalara ayırıp her parça Görsel 1.46 : Auguste Rodin
üzerinde ayrı ayrı çalışır, birleştirir. Bir anatomi la-
boratuvarı gibi el, kol, kafa parçaları ya da sadece
tek bir gövde üzerinde çalışıp yeni kompozisyon-
larla farklı konularda heykeller yapar. Heykellerini
yapmadan önce figürün biçim ve duruşunu tasar-
layıp desen çizer, kararını verdiği zaman, tasarımı
kil veya alçı ile üç boyutlu hâle getirir (Görsel 1.47,
1.48). Rodin; taş heykellerinde figürü ortaya çıkar-
mış, biçimlendirmeyi bitirmiş, fakat alışılagelmiş
tamamlanmışlığı sağlamamıştır. Mesela kaş, göz
gibi ayrıntıları genelde yok saymıştır. Figür dışın-
daki formlarda ise taşın kendi dokusunu bırak-
mış ya da malzemenin taş olduğunu vurgulayan
müdahalelerde bulunmuştur. Rodin öncesinde
heykellerde detay, bitmişlik, kusursuzluk gibi kav- Görsel 1.47: Suluboya Desen, Auguste Rodin, Morgan Kütüphane ve
Müzesi, New York
ramlar vardır. Rodin ise sunmak istediği kadarını
yontmuş ya da biçimlendirmiştir. Artık heykelde
parçalama başlamış, bütün yok olmuş, ifade edil-
mek istenen öne çıkartılmıştır. İzleyici, anlatılmak
istenene odaklandırılmıştır. İlk defa malzemenin
dilinden faydalanılmaya başlanmıştır. Taş, kendi
doku ve karakterinde gerektiği kadar yontulmuş-
tur. Anlatmak istediğini anlatmış, gerisini biçim-
lendirmemiştir. Rodin, heykel sanatına akademik
görüşten kurtulma, süslemelerden arınma, anıt-
sallığın yerine insancıllığın yeğlenmesi ve heykele
insan duygu ve tutkularının katılması gibi önemli
yenilikler getirmiştir.
Görsel 1.48: Danaidi (Ayrıntı), Auguste Rodin, 1889, Rodin Müzesi, Paris
33