Page 40 - TÜRK VE BATI MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 40
3. ÜNİTE
Görsel 28: Johannes Gutenberg ve matbaası
1450’li yıllarda Johannes Gutenberg (Yohans Gütinberg) tarafından matbaanın bulunmasıyla hem yeni buluş
ve düşüncelerin yayılması hem de üretilen eserlerin kitlelere ulaşması kolaylaşmıştır (Görsel 28). Bu gelişme ve
özgürlük ortamı sayesinde Orta Çağ iklimi değişerek Rönesans’ı şekillendirecek bir nitelik kazanmıştır.
3.1.2. Rönesans’ın Ortaya Çıkışının Müzik Sanatı Üzerindeki Etkileri
Rönesans; çok sesliliğin ilk büyük eserlerinin ortaya çıkmaya başladığı ve şiirle müziğin bir arada kullanıldığı
dönemdir. Bu dönemde yazılı müzik kullanılabilir hâle gelmiş ve insanlar bestecilerin eserlerini sadece kiliselerde
değil evlerde de öğrenebilmiştir. Ayrıca Rönesans’la birlikte müzisyenler, kişisel hayatlarından ziyade sanatlarıyla
tanınmaya başlamıştır.
Matbaanın icat edilmesi de bestecilerin sanatsal faaliyetleri üzerinde etkili olmuş, müzisyenlere büyük kolay-
lıklar sağlamıştır. Notaların basılmaya başlanmasıyla farklı bölge ve ülkelerdeki bestecilerin eserleri geniş kitlelere
ulaşmış ve enstrümantal müzik ile dans müziği popülerlik kazanmıştır.
Orta Çağ müziği üzerine şekillenen Rönesans müziğine konularını genellikle İncil’den alan, şemalara bağlı ka-
lan ve sembolik bir anlatımı içeren motet formu hâkim olmuştur. Çok partili ve Latince sözler üzerine yazılmış bir
beste formu olan motet, Rönesans’la birlikte tüm seslerin aynı metni söylediği birleşik bir biçime dönüşmüştür.
Rönesans motetlerinin tenor partileri çalgıyla icra edilmiş, diğer partileri insan sesiyle söylenmiştir.
Orta Çağ’da sadece kilise modları kullanılırken Rönesans’la birlikte majör ve minör diziler de modlar arasında
yer almaya başlamıştır. Bu sayede çeşitlenen armonik yapı; dans müziğini, danslara eşlik eden çalgıları ve dansın
coşkusunu duyuran ritmi zenginleştirmiştir. Yarım ses aralıklarıyla çalma ya da söyleme anlamına gelen kroma-
tizm Rönesans müziğinde dramatik duyguları ifade etmek için kullanılmıştır. Sadece insan sesinden oluşan a ca-
pella (a kapela) korolar sayesinde armonik yapı güçlenmiştir. Kontrpuan yani iki farklı melodiyi birbiriyle uyumlu
hâle getirme sanatı gelişmiştir. Öte yandan çalgı müziğinin önemi artmış ve ilk çalgısal biçim olarak estampie
(estampi) kullanılmaya başlanmıştır. Çalgıların homojen bir tınıya sahip olması esas alınarak çalgı aile yapıları
gruplandırılmış ve consort (konsort) adı verilen topluluklar ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu çalgı toplulukları için
müzik eserlerinin yazılması, Orta Çağ müziğinden kopuşun en bariz göstergesi olmuştur.
Rönesans’la birlikte tek sesli müzikten çok sesli müziğe geçilerek çok sesli bestelerin ilk örnekleri verilmiştir.
Dönemin bestecileri tarafından iki, üç, dört sesli kompozisyonlara sahip eserler bestelenmiştir ve dönem müziği-
ne dört sesten oluşan besteler hâkim olmuştur. Rönesans bestelerinin en belirgin icra özelliği, ses şiddetinin hep
aynı düzeyde kalması ve tüm çalgıların eseri çalmaya aynı anda başlayıp aynı anda son vermesidir.
Müzikle sözü birleştirme sanatı olan ve “korunmuş müzik” olarak da bilinen musica reservata (muzika rezerva-
ta) bu dönemde ortaya çıkmıştır. Musica reservata, müziğin yerine sözün ön planda tutulduğu anlayıştır ve bu
anlayış, sözle resim yapma sanatı olarak da ifade edilmektedir.
Rönesans bestecileri önceki kuşaklara göre çok sesliliği daha yoğun biçimde kullanmış ve din dışı müziğe
(madrigal) daha fazla ilgi duymuştur. Zaman içinde birtakım değişikliklere uğrayan madrigal, bu dönem müziğin-
de etkin olarak kullanılan bir tür olmuştur. Fakat Rönesans madrigali, Orta Çağ madrigali ile karıştırılmamalıdır.
Orta Çağ madrigali nakaratlarla söylenen yalın bir şarkı türü iken Rönesans madrigalinde nakarat kullanılmamıştır.
RÖNESANS VE MÜZİK 39