Page 130 - TÜRK MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 130

S
                saz semaisi       : Klasik türk müziğinde faslın en son çalınan sözsüz parçası.
                sazende           : Sazcı.
                sekileme          : Bir motifin veya ezginin ya da herhangi bir kümenin, art arda gelecek şekilde başka
                                    sesler üzerinde tekrarlanması.
                simge             : Bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, alem, remiz, rumuz, timsal, sembol.
                                                             Ş

                şark              : Doğu.
                şeyhülislam       : Osmanlı Devleti’nde, kabinede sadrazamdan sonra yer alan ve genellikle din işlerin-
                                    den sorumlu olan üye.
                                                             T
                tefekkür          : Düşünme, düşünüş.
                tema              : Bir yazın ya da sanat yapıtında işlenen, geliştirilen konunun anlamca ortaya koyduğu
                                    ana yönelim. Bir besteyi oluşturan ana motif.
                teşbih            : Benzetme.
                teşebbüs          : Girişim, girişme.
                teşkil            : Oluşturma, ortaya çıkarma, meydana getirme.
                tetkik            : İnceleme.
                tevhid            : Allah'ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma.
                tezhip            : Yazma kitaplarda, sayfaların yaldız ve boya ile bezenmesi, yaldızlama.
                tını              : Türlü müzik araçlarının verdiği sesleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan ses özelliği.
                tremolo           : Bir nota ya da bir akorun çok hızlı olarak tekrarı.
                tril              : Bir notanın bir üstteki notayla çok hızlı olarak sıralanması.

                tuluat            : Doğaçlama.
                türbe             : İçinde din ve devlet büyüklerinin mezarları bulunan yapı.
                türev             : Türemiş veya üretilmiş şey.
                tütsü             : Dinî törenlerde veya çevrenin güzel kokmasını sağlamak amacıyla yakılan kokulu mad-
                                    de, buhur.
                                                             U
                urgan             : Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.
                                                             Ü
                üslup             : Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz.

                üstat             : Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse.
                ütopya            : Gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce.
                                                             V
                virtüözite        : Çalgısında ustalık, teknik yetenek sergileyebilme.
                voyvoda           : Osmanlı İmparatorluğu’nda, Osmanlıların Eflak ve Buğdan beylerine verdikleri san.
                                                             Y
                yankı uyandırmak : Bir olgu çevrede duygusallık, düşünce, dedikodu gibi tepki yapmak.
                yesâri            : Solak.
                yığın             : Birçok kimsenin veya nesnenin bir araya gelmesiyle oluşan kalabalık, küme, kitle, kütle.
                                                             Z
                zâkir             : Zikreden, anan.
                zerre             : Çok küçük parçacık.
                zümre             : Topluluk, takım, grup, camia.


                                                                                                             129
   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135