Page 167 - TİYATRO TARİHİ 9
P. 167
= BİLGİ KUTUSU
Tanzimat Dönemi yazarlarından Samipaşazâde Sezai’nin yazdığı Sergüzeşt adlı eser Türk edebiyatında
ilk gerçekçi roman denemesidir. Eser içerisinde romantik ve realist unsurlar yan yana bulunur. Bu yönüyle
romantizmden realizme geçişi örnekleyen bir roman olarak kabul edilmektedir. Eser daha sonra tiyatro
sahnesine de uyarlanmıştır.
Q ARAŞTIRINIZ
XIX. yüzyılda diğer sanat dallarında görülen düşünce akımları nelerdir?
9.1.1. Tiyatroda Gerçekçi Akım İlkeleri
Modern tiyatronun başlangıcı kabul edilen gerçekçilik, XIX. yüzyılın ikinci yarısında güç kazanan bir akımdır.
Romantizm; hayatın gerçeklerini anlatmadığı, toplum sorunlarına karşı ilgisiz olduğu, ileri derecede bireysellik
ile duygusallığa yer verdiği için eleştirilmiştir.
Gerçekçilik; oyun yazarlığına, oyunculuğa, oyunu sahneye koymaya yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bu akıma
bağlı sanatçılar; günlük yaşam gerçeklerini aktarmak, gerçeği bilimsel yöntemle incelemek ve bulguları süssüz
bir anlatımla seyirciye sunmak düşüncesini savunmuşlardır.
Gerçekçi tiyatro romantizme tepki olarak ortaya çıksa da eserlerde romantik akım izleri de görülmektedir.
Gerçekçiliğin ön hazırlığı XVIII. yüzyıl dram ve romantik tiyatro anlayışında başlamıştır. Romantizm; dramatik
biçimlemede özgürlük sağlayarak, kalıpları kırarak, sıradan insana ve onun sorunlarına eğilerek gerçekçiliğin
yolunu açmıştır.
Konu seçiminde ahlak, soyluluk, doğruluk, adalet kavramlarının dışına çıkılmış ve daha özgür bir alan
oluşturulmuştur. Gerçeğe benzerliğin oluşturulabilmesi için yönetmenin önemi artmıştır. Dekor, kostüm,
aksesuar gibi unsurlarda gerçeğe benzerlik gözetilmiştir. Kurgu oyunlarındaki zorlama dolantıya ve yüzeysel
öze karşı çıkılmıştır.
Gerçekçi tiyatro akımı ilkeleri doğrultusunda tiyatroya gelen yenilikler şunlardır:
Tiyatro sanatına görecelik kavramı girmiştir. Gerçeğin her insan için farklı ve kişiden kişiye değişik bakış
açılarıyla algılanabileceği, gerçeğin bu yönüyle farklı tanımları olabileceği kabul edilmiştir.
Tiyatronun yaşam gerçeğine yakınlaşması gerektiği savunulmuştur. Güzel ile çirkin, acıklı ile gülünç,
düşünsel ile içgüdüsel, asil ile sıradan olanın günlük yaşamdaki gibi iç içe gösterilmesi talep edilmiştir.
Oyun yazarlığı, yönetmenlik ve oyunculukta biçimden çok öze ağırlık verilmiştir.
Toplumun asıl sorunlarına değinilerek tiyatroya çağdaş bir boyut kazandırılmıştır.
Sömürü ve ahlak değerlerinin yok oluşuna tepki gösterilmiştir.
Duyularla algılanan gerçeklik hiç değiştirilmeden sahneye getirilmiştir.
Oyunların gücünü çevre etmenleri oluşturmuştur.
Seyirciye kendi dışındaki dünya tüm aksaklıklarıyla gösterilmiş ve seyirci bunun üzerinde düşünmeye
zorlanmıştır.
Oyunlarda yanılsama tam anlamıyla sağlanmış ve seyirci gerçeğe inandırılmıştır.
165
TİYATRODA GERÇEKÇİLİK VE DOĞALCILIK