Page 86 - Konu Özetleri TYT AYT Felsefe
P. 86

FELSEFE



    KONU                                     İNANÇ - AKIL İLİŞKİSİ
    ÖZETİ                                   ÇEVİRİ FAALİYETLERİ
                    TYT-AYT            TYT-AYT             TYT-AYT             TYT-AYT             TYT-AYT             TYT-AYT                 TYT-AYT

        MS 2-15. YÜZYIL FELSEFESİNDE İNANÇ-AKIL İLİŞKİSİ
        İnanç, din alanında konumlandırılırken akıl, felsefe alanında konumlandırılmaktadır. Bu problem çerçevesinde ise aklın
        inanca dair işlevi sorgulanmaktadır.


        Hristiyan Felsefesinde İnanç-Akıl İlişkisi
        Tertullian: Patristik dönemin ilk filozoflarından olan Tertullian akıl ve inancı daha çok birbirine karşıt olarak konumlandır-
        mıştır. “Saçma (akıl almaz) olduğu için inanıyorum.” der. Ona göre inanmak için akla ihtiyaç yoktur. İnanç akılsal düşünceyi
        gerektirmez. Hristiyanlığın temel esaslarına olduğu gibi inanılmalı, bunları akıl ile temellendirme yoluna gidilmemelidir.
        Clemens, inanç-akıl ilişkisinde aklı dışlayan bir tavır sergilememiştir. “Anlamak için inanıyorum.” demiştir. İnancı akla ön-
        celemekle birlikte inanılan şeyin akıl tarafından onaylanması gerekliliğini ifade etmiştir.
        St. Augustinus da inanç ve akıl birlikteliğini Hristiyan felsefesinde mümkün kılma çabasındadır. İnancın akıldan önce
        geldiğini savunmuş “Anlamak için inanıyorum.” yargısını devam ettirmiştir.
        Anselmus ise inanç ve akıl ilişkisinde her birinin fonksiyonlarının farklılığı sebebi ile birbiri yerine geçemeyeceğini savun-
        muştur. Ona göre insan önce inanmalı, iman etmeli sonrasında inancın ışığında bilme yolunda ilerlemelidir.
        Aquinalı Thomas: İnanç ve akıl ilişkisinde her birinin fonksiyonlarının farklılığı sebebi ile birbirinin yerine geçemeyeceğini
        savunmuştur.















        İslam Felsefesinde İnanç-Akıl İlişkisi
        İslam felsefesine genel olarak bakıldığında inancın akla uygun olduğu, akıl ile çelişmeyeceği görüşü hâkimdir.
        Mâtürîdiyye ekolü ise vahyin akıldan önce geldiğini, aklın sınırları olduğunu, sadece aklın ölçü alınmasının hataya yol
        açabileceğini belirtir. Dine yönelik ortaya çıkan hurafelerin kaldırılmasında aklın gerekliliğine dikkat çeker.



                                                    FAYDALI BAĞLANTI
                                                    • Mâtürîdiyye

        Gazâlî: Aklın hakikate ulaşmadaki yeterliliğini sorgulayan Gazâlî, aklın gücünü yetersiz bulmuş, aklın sınırları olduğunu
        ifade etmiştir. Ona göre maddi şeylerin bilgisi, duyu organları ile elde edilirken manevi şeyler ise kalpten gelen bir tür sezgi
        ile bilinebilir. Gazâlî vahyin bilgisini güneşe, aklın bilgisini ise göze benzetir. Görmek için hem göze hem ışığa ihtiyaç vardır.
        İbn Rüşd, Gazâlî ’den sonra felsefe ve din birlikteliğini yeniden kurmaya çalışmıştır. İnancı akıl ile temellendiren düşünür,
        Yaradan’ın insanları her şeyi akıl ile değerlendirmeye davet ettiğini belirtir. Aklı temel bir ölçüt olarak görür, insanın hem
        doğru bilgiye hem de Tanrı’ya akıl yolu ile ulaşabileceğini savunur.


        MS 8-12. YÜZYIL ÇEVİRİ FAALİYETLERİNİN HRİSTİYAN VE İSLAM FELSEFELERİNE ETKİSİ
        MS 2-15. yüzyıl içerisinde farklı kültürlerin birbiri ile etkileşim kurmasında çeviri faaliyetlerinin büyük katkısı olmuştur. Bu
        dönemde kurulan bilim-sanat merkezlerinde, kütüphanelerde ve okullarda çeviri faaliyetlerine ağırlık verilmiştir.
        8. yüzyılda Porphyrios’a ait eserler Grekçeden Latinceye çevrilmiştir. 9. yüzyılda ise Roma İmparatorluğu’ndaki misyoner
        faaliyetler içerisinde İncil’in Slavca çevirisi yapılmış ve Hristiyanlık yayılmaya başlamıştır.

  88      MEBİ KONU ÖZETLERİ                                                                                                                   FELSEFE - TYT/AYT
   81   82   83   84   85   86   87   88   89   90   91